İmam-Hatiplerde Bid’atçiler; M. Şevket Eygi
İbrahim Halil Er bey, gazetemizin 11 Mayıs 2014 tarihli nüshasında yayınlanan “İmam-Hatip lisesi meslek kitapları ne kadar doğru?” başlıklı yazısıyla çok önemli bir meseleye parmak basmış bulunmaktadır. Kendisini tebrik ediyorum.
Maalesef birtakım reformcular, dinde değişim ve yenilik isteyenler, gizli Mutezilîler, sinsi Fazlurrahmancılar, mezhepsizler, Kemalistler; İmam-Hatip mekteplerini Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslamlığına aykırı fidelikler haline getirmek için çalışıyor.
Nâdir istisnalar dışında, şifahî kültürlü olan Ehl-i Sünnet camiasının bundan haberi yok.
Ehl-i Sünnetin, Diyanet’te uzun yıllar boyunca yapılan hadîs ayıklamaları çalışmalarından da haberi yok. (BBC, Robert Pigott, Turkey in radical revision of islamic texts.)
Ehl-i Sünnetin sahih kabul ettiği nice hadis için Mutezilî ve Fazlurrahmanî bid’atçiler uydurma diyor. Halbuki bu hadîslerin doğruluğu, Ehl-i Sünnet hadîs imamları tarafından kılı kırk yararcasına araştırma ve inceleme yapılarak isbat edilmiştir.
İbrahim Halil bey, İmam-Hatiplerde okutulan bir hadîs kitabından bir paragraf almış. Bu kitabı yazanlar, Peygamberimizin gaybı bilemeyeceğini, binaenaleyh gayb ile ilgili hadîslerin uydurma olduğunu iddia ederek öğrencilerin zihinlerini karıştırıyor.
Evet gaybı Allah bilir ama bazı kullarına gayb ile ilgili bazı hadiseleri bildirmesi mümkündür. Allah’ın Resulü Hazret-i Muhammed Mustafa’ya (Salat ve selam olsun ona) gayba ait bazı bilgiler verilmiştir.
Kaldı ki, sıradan kimselere, hattâ bazı gayr-i Müslimlere bile rüyalarla gayba ait bilgiler verildiği manevî tevatür derecesinde sabit bir gerçektir.
Bid’atçi Mutezilî ve Fazlurrahmanî ilahiyatçılar Mehdi hazretlerinin zuhuru ve İsa aleyhisselamın nüzulu ile ilgili sahih hadîsleri de inkar ediyor. Bu konuda Ehl-i Sünnetin icmaı vardır ve bu icmaı inkar edenler, Muhbir-i Sâdık olan Efendimizin sahih hadislerini inkar suretiyle dalalete=sapıklığa düşmüş olurlar.
Birtakım şer güçleri İmam-Hatip mekteplerini laik ve seküler Müslüman yetiştirmek için kullanıyor.
Bu okulların sayısı üç bini bulmuştur sanırım. Aldığım haberlere göre bu üç bin okuldan sadece ikisinde cemaatle beş vakit namaz kılınmaktadır. Biri İstanbul Fatih’te eski Darüşşafaka lisesi binasında faaliyet gösteren ve kırktan fazla ülkeden talebesi olan uluslararası okul, diğeri tam yerini bilmiyorum, İzmir civarında müdürü son derece dindar bir zat olan bir İmam-Hatip okulu.
Bir okulun din okulu olabilmesi için bütün öğrencilerinin beş vakit farz namazları, okul camiinde, okulun resmî imamının ardında topluca cemaatle kılmaları gerekir.
Merhum ve mağfur Hâtemü’l-Hulefa Cennetmekân Sultan Abdülhamid-i Sâni Efendimiz zamanında Galatasaray Sultanisinde=Lisesinde bile, bütün Müslüman öğrenciler okul camiinde, okulun devletten maaş alan resmî imamının ardında cemaatle namaz kılıyordu.
Bir okulun din okulu olabilmesi için Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslamlığına uygun bir eğitim vermesi şarttır.
Mutezile ve Fazlurrahman mezhebi mensuplarının çoğunun din imamı Sarıklı Farmason Cemalüddin Afganî’dir.
Bendeniz bu okullara ve oralarda tahsil gören değerli evlatlarımıza karşı değilim. Lakin eğitimin Ehl-i Sünnet ve Cemaat akidesine, fıkhına uygun olmasını; talebenin Mutezile, Fazlurrahmancılık, Afganicilik, dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim, hadîs ayıklama, laik İslam, BOP İslamı, mezhepsizlik, Kemalist İslam gibi bozuk ve sapık akımlara çekilmemesini isterim.
Dinimiz, bir Müslümanın diğer Müslümanları aldatmasına, onlara karşı taqiyye ve kitman yapmasına izin vermiyor, Resul-i Kibriya Efendimiz “Bizi aldatan bizden değildir” buyuruyor.
Süslü, şatafatlı cami binaları için yekun olarak yüz milyarlar harcayan Sünnî camia niçin İmam-Hatip mekteplerini bozmaya çalışan bid’atçilerle, hadîs ayıklayıcılarıyla, Afganîcilerle, Fazlurrahmancılarla ilgilenip, onları red ve cerh etmiyor?
Temennim: Tezelden ehliyetli liyakatlı icazetli Sünnî ulema ve fukahadan oluşan bir heyet kurulmalı ve İmam-Hatip mekteplerinde okutulan din dersi (hadîs, tefsir vs) kitapları incelenmeli ve neticesi bir rapor halinde yayınlanmalıdır.
Ülkemizdeki bütün bozukluklarda kendini müctehid ilan eden mezhepsiz bir ilahiyatçının ve ekibinin rolü, tuzu biberi vardır.
Türkiye’deki hadîs ayıklama işini, meşhur BBC, 14 asırlık İslam tarihinde görülmemiş bir reform hareketi olarak yazdı ama bizim Sünnî çoğunluk bu konu üzerinde durmadı.
Yapılmasını temenni ettiğim hizmet, gerçek ulema ve fukaha tarafından parasız yapılmalıdır. 1922’de 150’liller meyanında Türkiyeden kovulan Şeyhülislam Mustafa Sabri ve ders vekili Düzceli Muhammed Zahid el-Kevserî efendiler, gurbetlerde bin sıkıntı için muhalled Arapça eserler yazarak Ehl-i Sünneti müdafaa etmişler, bid’atçileri susturmuşlardır.
Böyle hizmetler, paralı askerlerle yapılmaz, gönüllü ilim kahramanlarıyla yapılır.
Yok mu böyle din kahramanları?
Vefat ettiğinde yazdığım yazı
Şevket Eygi abimiz vefat etmiştir.
Allah’tan kendisine rahmet, sevenlerine sabrı cemil diliyorum.
Güzel insandı ve derdi vardı.
Kendisiyle bazı ortamlarda karşılaştığım gibi, İstanbul’da okurken yanına da giderdim. İlginç bir yaklaşımı vardı.
Bizim mahallenin beyefendisiydi..
Biz, devlet kurmaya çalışırken o bize göre, o zamanki aklımıza göre küçük meselelerle uğraşıyordu.
Sanatmış, ilimmiş falan gibi…
Bizim mahallenin belki de tek Galatasaylısıydı…
Farklıydı
rengiydi…
ilginç nasihatları olurdu yanına gittiğimizde…
Başka hocalar klasik nasihat sıralaması yaparken o bizi ters köşe yapardı.
Biz de Eygi de böyle birisi, zamanı anlamıyor halbuki devlet kurmamız lazım derdik…
ama yine de severdik…
Şimdi görüyorum ki devletten önce yürek devleti kurmamız lazımmış..
insanların yüreklerine girmemiz lazımmış
devleti bize verdiler ama yüreklerimize kendileri girdiler
ne anladık biz bu işten
kim kazançlı bu alışverişten
tekrar başa dönmemiz gerekiyor… en başa…