İslam dünyasında ilim geleneği sadece erkekler arasında değil, kadınlar arasında da devam etmiştir.
Daha Peygamber zamanında kadın alimeler ve müderrisler bulunmuştur ki bunların başında Hz. Ayşe gelir.
Bu gelenek İslam tarihinde devam etmiştir. Hadis alimleri içerisinde bir çok kadın raviler bulunduğu gibi, meşhur alimlerin üstatları listesinde de kadın hocalar görmekteyiz. Örneğin İbni Teymiyenin hocalarından birisi de Zeyneb bint Mekkî’dir.
Bu dönemde batıda kadınları insan yerine koymazken Müslümanlar kadını böyle yüceltmişlerdir. Müslümanların kadını dışladığı şeklindeki bilgi bir Oryantalist algı operasyonudur. Kadınlarımızın tesettürlü olmaları bu konudaki algı operasyonlarında dışlandıkları ve ikinci sınıf insan muamelesi gördükleri şeklinde bir algıya uğratmıştır.
İslam tarihindeki alimler silsilesine baktığımızda bunun tersini görmekteyiz. Halbuki batıda kadın alimeler, cadı diye yakılarak öldürülürken Müslümanlarda el üstünde tutulmuş, camilerde kadınların ders verdikleri halkalar kurulmuştur.
Kurtubalı Lubana (ö. 984) iyi bir matematikçiydi. Saray kütüphanesinin başında bulunuyordu, Bağdat’ta yaşamış olan Suteyta el-Mehâmali (ö. 987) de iyi eğitim almış hanımlardandı. Eğitimli bir aileden gelen Suteyta, babasından ve döneminin önde gelen âlimlerinden dersler okudu. Arap edebiyatı, hadis ve fıkıh ilimlerinin yanı sıra matematikte dikkat çekici bir seviyeye ulaştı. Kaynaklara göre hesap (aritmetik) ve ferâiz (miras hesaplamaları) konularında bilgisi son derece ileriydi ki, matematiğin bu konuları onun zamanında yeni yeni gelişmekteydi. Ayrıca cebir ilminde gayet yetenekliydi ve diğer matematik çiler tarafından ortaya atılan bazı denklem problemlerinin çözümünde yeni yöntemler geliştirmişti. Söylendiğine göre matematikteki kabiliyeti, hesaplamalardaki başarılarının çok çok ötesindeydi.
Endülüs’te ise astronom ve matematikçi Mesleme el-Mecritî’nin (ö. 1007) kızı Fatıma el-Mecritiye (Madridli Fatıma) de babası gibi astronomi üzerinde çalışmış, usturlab aleti yapımında, gezegenlerin ve yıldızların konumlarını gösteren tabloların hazırlanmasında babasının telif ettiği eserlere yardım etmiştir.
İslam medeniyetinde ilk hemşire unvanı Rufeyde bt Sa’ad el-Eslemiye’ye verilmiştir.
Yemenli olup Şam’da yaşayan Fatıma bt Sa’d el-Hayr isimli hadisçidir.
Üniversite rektörlüğünü yapan kadınlarımız da vardır. 9. yüzyılda Fas’ın Fez şehrinde yaşamış olan Fatıma Muhammed el-Fihrî el-Kureyş’tir. Fıkıh ve hadis ilimlerinde iyi bir eğitim alan el-Fihrî genç yaşta dul kalır. Eşinden ve babasından kalan yüklü miktardaki mirası Karaviyyin isminde bir cami ve üniversite kurmak için harcar. 859 yılında tamamlanan bina dünyanın en eski üniversitelerinden biri olarak kabul edilir. Açıldıktan sonra farklı şehirlerden pek çok öğrenci buraya eğitim almaya gelmiştir.
Zeynep binti Kemal alim kadınlardan biri idi. Aynı anda 400 öğrenciye hadis dersi verirdi. Kendisinin yazdığı Sahih Buhari kitabı vardı
Bunların örnekleri çoğaltılabilir. Yani günümüz Müslüman kadınlarının batının hastalıklı zihninden kopan ve lilhti kendilerine idol seçen Feminizme ihtiyaçları yoktur. Zaten ihtiyaç duydukları şey kendi kültürlerinde bulunmaktadır.
İbrahim Halil ER