Bazı Nakşi ekollerinde müridin eğitiminde doğrudan nefis terbiyesi ile başlanmaz.
Onlar, doğrudan ruhi terbiyeye yani tasavvufi terminolojiyle konuşursak nefsi Sultaniye’ye yüklenirler.
Yani nefsi sultaniyeyi olgunlaştırmaya çalışırlar.
Çünkü sürekli kötü şeye yoğunlaşmak ve düzeltmeye çalışmak o kötülüğü daha da kalıcı hale getirebilir ya da o kötülüğe karşı bir korku uyanabilir. Ama onun zıddi ile başlamak kötülüğü zayıflatır. Tıpkı her hastalığa karşı uygun ilaçla tedavi olmak gibi…
Bu yönteme göre, iyi hasletlerin çoğaltılması için mücadele edilir.
Allah sevgisi ameli salih ve sünnete ittiba ile olur.
Bir süre sonra o ameller, kalpte gerekli olan tedaviyi yapan ilaç gibi etkili olur.
Her hastalık için bir ibadet, dua ve zikir vardır.
Her ibadet kalbin üzerindeki bir perdeyi kaldırır.
“Kul ile ALLAH arasında 4 deniz vardır.
Kul bu denizleri geçmeyince ALLAH’a ULAŞAMAZ.
-İlk deniz DÜNYADIR,
Onun gemisi ZÜHDDÜR;
-İkincisi HALKTIR,
Onun gemisi UZLETTİR;
-Üçüncüsü NEFİSTİR,
Onun gemisi DİLEĞİNİ REDDETMEKTİR;
-Dördüncüsü İBLİSTİR (şeytan),
Onun gemisi KENDİSİNİ DÜŞMAN BELLEMEKTİR.”
(Cüneyd-i Bağdadi )
İbrahim Halil ER