Mora isyanının (1821) bastırılması üzerine Avrupalı devletler (İngiltere, Fransa ve Rusya) Osmanlıları cezalandırmak amacıyla Navarin’de bulunan Osmanlı donanmasına bir baskın düzenleyerek yaktılar.
Osmanlıların Mora’daki Yunan isyanını bastırması üzerine İngiliz ve Fransız amiraller, İbrahim Paşa ile görüşüp bir ateşkes antlaşması yaptılar. Buna göre, Osmanlı-Mısır donanması Navarin limanından ayrılmayacaktı. Bu sırada da asıl antlaşma için merkezden gelecek emirler beklenecekti. Bu yüzden İngiliz ve Fransız filoları Navarin önünden çekilip Zenta tarafına gittiler. Fakat bu sırada Osmanlı Donanmasının Navarin’den ayrılmak istediğini öğrenince Navarin’e gelerek çıkışları kapattılar. Hatta dostça görünerek limandan içeri girdiler. Osmanlılar, kendilerine yaklaşan düşman gemilerinin yaklaşmamaları için uyarmaları üzerine aradıkları fırsat sağlanmış olundu. Üç saat kadar süren bir çarpışmadan sonra Osmanlı ve Mısır donanması yok oldu, 6 bin insan öldü. Aslında, Osmanlı donanmasına düşen görev Navarinde beklemeyip açık denize çıkmaktı. Fakat komutanlar arasındaki görüş ayrılığı sonucu her zaman olduğu gibi yanlış olan görüş kazandı ve gemiler Navarin’de kaldılar. Bu olay da Müttefiklerin işine gelmiş oldu (1827).
Bu olayla Osmanlı-Mısır donanmasının Akdeniz’de sağladığı üstünlük sona ermiş oldu. Bir daha da Osmanlı devleti donanmasını bu seviyeye getiremeyecektir.
Navarin faciası, Mora, Rusya ve Fransa’da sevinçle karşılanmasına rağmen İngiltere’de olumsuz bir hava estirdi. Hatta İngiliz hükümeti Osmanlılara üzüntülerini bildirerek bu olayda rol alan Amiralini görevden aldı. Bu olaya sert tepki gösteren diğer devlette de Avusturya’ydı. Çünkü Navarin olayı ile daha önce oluşturulmuş olan Metternich sistemi ve Kutsal ittifak fiilen ortadan kalkmış oldu. Zaten Avusturya Başbakanı Prens Metternich de bu olayı “Navarin ile tarihte yeni bir dönem başlıyor” şeklinde değerlendirmiştir. Bu iki devletin bu şekilde tepki göstermesinin en büyük sebebi ise, Fransa ve Rusya’nın Balkanlar ile Boğazlarda yeni istekler ileri sürmeleri ve Osmanlı Devletinin yediği bu büyük darbeden sonra güneye inme politikası güden Rusya’yı duracak bir gücün kalmamasıdır. Kısaca bu olay Avrupa’da kuvvetler dengesini bozacak ve yaşlı kıtanın siyasi çehresini değiştirecektir.
İslam alemi için yeni bir Haçlı seferinin başlangıcı sayılan bu olay, Türk denizciliğinde de bir dönüm noktası olmuştur. Üç kıtada toprakları bulunana ve bunlar arasındaki bağlantıyı denizler aracılığıyla sağlayan Osmanlı İmparatorluğu bu facia ile birden bire donanmasız kalmıştı. Böylece donanmasız bir deniz imparatorluğu haline dönüşen Osmanlı Devletinin geleceği de tehlikeye girmişti. Bu facia yalnızca gemi ve benzeri deniz araç gereci bakımından değil, aynı zamanda lll. Selim zamanından beri yetiştirilmeye çalışılan kıymetli birçok Türk denizcisinin yitirilmesi açısından da önemliydi. Bu yüzden Navarin olayına en büyük tepkiyi Osmanlı Devleti göstermiştir.
İbrahim Halil ER