Eskiden radikaller ve İrancılar seçimleri boykot eder, parti küfürdür, oy kullanmak Allah’ın kanunları yerine insanların kanunlarını kabul etmektir derlerdi. Bu radikaller daha sonra milletvekili oldular, belediye başkanı oldular siyasete girdiler. Biz tam bu söylemlerden kurtulduk diye sevinirken bir de baktık ki onların boşluklarını Selefiler doldurmuş. Şimdide bu selefiler Harici söylemi kullanmaya başladılar.
Şia ve Selefilik birbirlerinin zıddı ekoller olmasına rağmen zamanla aynileşmeye başladılar. Selefilerin akıl hocaları Suudlu bazı alimler ama bu alimler çıkıp da kralı eleştirmezler, ululemr derler de nedense hep İslam dünyasını kaosa sürükleyecek çalışmalara imza atarlar. Demokrasiyi küfür rejimi olarak nitelendirirken krallığa toz kondurmazlar. Onların bu tavırları da çok uluslu bir operasyonun parçaları olduğunu göstermektedir.
Şia’ya ve İran’a karşıyız derler ama bir çok uluslararası fitnede İran’la birlikte hareket ederler (Mısır da olduğu gibi) el-Kaide normalde bir selefi hareket iken nedense İran’ın taşeronluğunu yapmaktadır. Bu bile gözlerini açmaz.
Selefilerin klasik tartışma taktikleri kes kopar yapıştırla işlerine gelen bir çok ayet ve hadisleri sözlerine eklerler. Ayrıca, İbni Teymiye, İbni Abdilber (halbuki kendisi bir Maliki alimidir) gibi kişilerden de alıntı yaparak sözlerini bitirirler. Mezhep falan kabul etmezken, kendi alimlerini (ibni teymiye ve Suudlu alimler ve tarihteki diğerleri…) de tartışmasız kabul etmiş olurlar.
Klasik tartışma tekniklerinden birisi de bir şey söyleseniz hemen sizden delil isterler. Sanki mübarekler müçtehit. Hemen ayak üstü ayet ve hadislerden içtihat yapacaklar. Bir hadis söylersiniz bu sefer bu hadisi kim söyledi. Hangi kitapta. Kitabı söylersiniz bu sefer eğer Albani bununla ilgili olumsuz konuşmuşsa eleştirirler ya da hadisle ilgili sizinle başlarlar tartışmaya. Olayı laf kalabalığına getirirler. İmam-ı Eşari’yi ve Tasavvuf büyüklerini tekfir ederler.
Ebu Hanife’ye cehalet isnat edip hadis bilmezdi. Bildiği üç beş hadisti diyerek küçümserken, yine bir Hanefi bir alim olan İmam-ı Tahavi’nin Tahavi akidesini sever ve beğeniyle okurlar. Halbuki Tahavi bu akide kitabını Fıkhı Ekber’den yararlanarak yazmıştır. Bunu da düşünmezler. Yani işlerine geleni alırlar.
Sıkıştıkları zaman da tekfire yeltenirler. Cennete onlardan başkası zaten giremez. Kimin cennete gireceğine onlar karar verirler. Tüm işleri güçleri Müslümanlarla uğraşmaktır. Kafirlerle problemleri yoktur. Hz. Ali bu zihniyette olan haricilerle Nehrevan savaşını yaptı ama onlar selefi kisvesiyle varlıkların devam ettirdiler.
Selefi düşünceye mensup arkadaşlarımla polemiğe girmek istemiyorum. (Çünkü tartışma kısa bir süre sonra birimizin masada kafir olarak kalkmasına neden olacaktır. Genelde selefi olan arkadaşlara kendi kimliğimi açıklar ve tartışmak istemediğimi söylerim. Çok üzerime gelirse lekum dinukum derim. Çünkü boş bir tartışma. Cahillerle zaten hiç tartışılmaz. Bilenleriyle tartışma çıkmaza girer. Çünkü savundukları göreler üzerindeki bütün konuları iyi ezberlemişlerdir. Benim bin yıldır konuşulan konuları tartışacak zamanım yok. ) Çünkü onlarla yapılan tartışma bu konuda kalmaz. Hemen kaynaklara, mezheplere, İbni Teymiye’ye (tuhaftır ki tüm İslam alimlerini eleştirirler ama ibni Teymiye ve ibni hanbeli masum kabul eder putlaştırırlar. Putlaştırmıyoruz diye benimle polemiğe girmeyin biraz düşününce anlarsınız.) tasavvufa, akideye kayar. Çünkü bu konularda çok iyidirler. Gece gündüz rakiplerini bu konularda nasıl dize getireceğiz diye uğraşır, bir sürü delil toplarlar. Karşıdaki insanları anlamaya ve bilgilendirmeye değil yenmeye programlanmışlardır. Kaba ve sert bedevi özelliği gösterirler.
Her seçim zamanı birileri bu kişileri kullanır ve başlarlar oy vermek küfürdür demeye. Sanırlarki oy verilmediği zaman sistem değişecek. Halbuki bu şekilde davranmakla “Müslümanları önemsemeyen siyasetçilerin” gelmesine yardım ettiklerini bilmeyecek kadar beşeri sistem bilgisinden uzaktırlar.
Samimi arkadaşlardan özür dilerim ama geneli böyledir. Hayatları sadece tartışmadır.
Allah hepimize akıl-fikir-sabır ve güzellik ihsan etsin.
İbrahim Halil ER