SORU: Merhaba, iyi akşamlar, Kur’an mealini yeniden okumaya başladım, Zeyd’in eşi Zeyneple boşanmasını istememiş peygamberimiz, ayeti biliyorum, Allah, onu sana nikahladık diyor, ama neden evlenmiş, bugün bile hoş karşılanmayacak bir durum bu, Ensar’dan başka biriyle evlendirseydi, ayetlerin uygulanabilir olması için illa evlenmesi mi gerekirdi, kafamda deli sorular, sonra ayette zikredilen senin içinde gizlediğin derken ne kastediliyor, rahatsız ettim, hakkınızı helal edin.
CEVAP:
Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: “Eşini yanında tut ve Allah’tan sakın” diyordun; insanlardan çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü’minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
(AHZAP 37)
CEVAP
Öncelikle sorularını maddeleştirmem gerekecek. Çünkü bir soru içinde birçok soru var.
1. Zeyd b. Harise Kimdir? Olayın anlaşılabilmesi için tarafların kim olduğunun iyi bilinmesi gerekir. Çünkü olay, kişilerin kimliğiyle ilgilidir. Bu konuda konuşanlar ya bilmeden veya kasten bu kimlikleri fulu geçmektedirler.
Zeyd b. Harise, Peygamberimizin azatlı kölesi ve daha sonra da evlatlığıdır. Yalnız köle deyince insanlar zenci sanıyor. Zenci değil, Arap’tır. Ailesi soylu ve zengindir. Bir baskın sırasında kaçırılmış ve Mekke’ye getirilip satılmıştır. Peygamberimizin hanımı hz. Hatice onu Peygamberimiz için satın alıp hediye etmiştir. Zeyd’in babası oğlunun izini takip etmiş onu Peygamberimizden satın almak istemiş, Peygamberimiz de kararı çocuğun vermesini (o zaman çocuktu) istemiştir. Zeyd’de Peygamberimizi tercih etmiştir. Bunun üzerine Peygamberimiz, Kabe’de halka onu kendisine evlat edindiğini ilan etmiştir.
Yani Zeyd, Peygamberimizin evlatlığıdır. Peki bunun konumuzla ne alakası var? Bu bilgi neden bu kadar önemli?
Günümüzde belki çok önemli olmayabilir ama o dönemin Arap toplumunda evlatlıkların hukuki konumu öz evlatla aynıydı. Yani evlatlık olan öz evlatla aynı mirası alır ve evliliklerinde de gerçek evlatla aynı statüye sahiptirler. Yani evlatlığınızın boşanmış karısını alamazsınız gibi…
2. Zeynep binti Cahş Kimdir? Mü’minlerin annesi olan Zeynep, Peygamberimizin halasının kızıdır. Yani hem peygamberle akraba ve hem de Mekke’nin asil bir ailesinin nazlı bir kızıdır.
Ailenin gönlünde kızlarını Peygambere nikahlamak yatıyordu ve kız da bunu hayal ediyordu. Peygamberimiz onu evlatlığı için istemeye geldiğinde onlar kendisi için istiyor diye sevinmişler, fakat evlatlığı ve azatlı kölesi için isteyince Zeynep ve ailesi bu duruma tepki göstermiş ve hatta Zeynep “Ben soyca ondan çok üstünüm” diyerek karşı çıkmıştı. Bunun üzerine Ahzap 36. Ayeti indi. “Allah ve Peygamberi bir işe hükmettiğinde artık mü’min bir erkeğin ve mü’min bir kadının işlerinde kendi isteklerine göre bir seçim hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Peygamberine karşı gelirse şüphesiz o apaçık bir sapıklığın içine düşmüştür.”
Bunun üzerine Zeynep şöyle diyecektir: “O halde ben Rasulullah (s.a.)’e isyan etmiyorum. Oysa ben kendimi ona nikahlamak istemiştim.”
Ayetin apaçık ikazı üzerine Zeynep tüm Mü’minler gibi Allah’ın emrine itaat etmiştir. Ama o buna rağmen olayı bir türlü kabul etmiyor, gruruna yedirmiyordu. Rivayetlere göre Zeynep otoriter, hiddetli ve soylu bir kadındı.
PEKİ RESULULLAH NEDEN HALASININ KIZINI AZATLI KÖLESİYLE EVLENDİRDİ?
Şimdi bazıları şöyle düşünebilir. Peygamber neden bu konuda ısrarcı oldu? Olayı yakından bakıldığında içinde bir çok hikmetlerin barındığı görülmektedir.
1. Eşitlik ilkesi: Peygamberimiz, azatlı bir kölenin, soyca düşük olan bir kişinin soylu birisiyle evlenebileceğini sınıfsal ayrılıkların olmadığını göstermek istemiştir.
2. Peygamberin yaptığı bu sosyal devrim aslında aile içinde büyük bir tepkiyle karşılandı. Peygamberin bu kadar karizmasına karşın olayla ilgili ayet inmeseydi Zeyneb’in ikna olması zor olacaktı. Çünkü o kendisini Resulullah’a denk görüyordu. Olayın aile içindeki tartışması da şöyle olmuştur.
3. Zeyneb buna karşı çıkarak; «Ey Allah’ın Rasûlü! Ben onu kendime uygun görmüyorum. Ben kavmimin hür kadınıyım. Senin halanın kızıyım. Bunu yapamam» dedi. Bir rivayette «Ben ondan soy bakımından daha hayırlıyım» dedi ve kardeşi Abdullah da Zeyneb’e katıldı. Bunun üzerine Ümmü Gülsüm ve kardeşi öfkelenmişler ve :- Biz Rasulullah (s.a.)’i murad ettik. O da bizi kölesiyle nikahladı, de¬mişlerdi. Bu ayet nazil olduğu zaman hem Zeyneb hem de Abdullah, Zeyneb’in Zeyd’le evlenmesine razı oldular. Rasûlullah böylece Zeyneb’i Zeyd’e nikahladı. Zeyneb vekâletini Rasûlullah’a vermiş olduğu için Rasûl-ü Ekrem ona mehir olarak on dinar, alt¬mış dirhem, bir kısrak, bir başörtüsü, bir yorgan, bir fistan, bir izar ve elli müdd yenilecek, otuz tane de sade hurma verdi.
4. Akrabasından birisini tercih etmesinin temel nedeni de en soylu aile Resulullah’ın ailesidir. Resulullah, cahiliye adetlerini kaldırırken hep önce ailesinden başlamıştır. Faiz yasağını koyması, kan davasını kaldırması bunların hepsi önce ailesindekilerle başlamıştır. Böyle bir sosyal eşitliği de ailesiyle yapmak istemiştir.
5. Ailesinden başlamasının diğer nedeni de, ailesi dururken başka kimselerden bunu isterse yanlış anlaşılabileceğini düşünmüştür.
6. Sonuçta insan evliliklerde önce aile içinde münasipleri arar. Resulullah’da böyle yapmıştır.
7. Kişinin evlatlığının evliliğinin de üzerinde olduğu ve evlatlığını evlendirmesi gerektiğini göstermiştir.
8. Zeyd, her ne kadar evlatlığı olsa da onu ailesinden birisiyle evlendirerek ailesi içinde kalıcı olmasını sağlamaya çalışmıştır.
PROPLEMLİ BİR EVLİLİK
Zeynep her ne kadar ayetin inmesinden dolayı evlenmeye razı olsa da kocası olan Zeyd’i yanına fazla yaklaştırmamakta, onu sürekli ezmekte, hakaret etmekteydi. Resulullah’da evlilik olayını kendisi sağladığından aile içindeki huzursuzluktan etkilenmekte, üzülmekte ve evliliğin devam etmesi için çalışmaktadır. Ama Zeynep, kırılmış asaletinin hırsını Zeyd’den çıkarmaya çalışmakta, bir anlamda Zeyd’in kendisini boşaması için elinden geleni yapmaktadır. Zeyd’in bu dönemde en büyük destekçisi manevi babası Resulullah’tır. O da sık sık gelip onunla dertleşmektedir. Nitekim böyle kavgalı ve sıkıntılı günlerde Zeyd Peygambere gelip dertleşiyor ve hatta boşanmak istediğini bile beyan ediyordu.
Zeyneb, Zeyd’e karşı büyüklük taslayarak ondan hoşlanmamaya devam etti. Zeyd ise bu duru¬mu Rasulullah (s.a.)’e defalarca şikâyette bulundu. Peygamberimiz (s.a.) ise Zeyd’e nasihatte bulunarak:
– Hanımın bırakma, Allah’tan kork, diyordu.
YÜRÜMEYEN BİR EVLİLİK
İki tarafta (Zeyd ve Zeynep) istemedikleri ve hoşlarına gitmeyen bu evliliği Peygamberden dolayı sürdürmek zorundaydılar. Ama evliliğin çatırdadığı belli oluyordu.
Bu durum, evliliklerde sınıfsal ayrım olmayacağının kabul edilmesine rağmen, eşler arasında denkliğin olması gerektiğini de göstermekteydi.
BOŞANMA EMRİ
Bu sıkıntılı aile yuvasının artık dağılma zamanı gelmişti. Çünkü bu evlilikten murad iki kişinin evliliğinden ziyada yerleşik cahiliye kurallarını yıkmaktı. Bu ilahi bir takdirdi. Bu cahiliye kurallarından ilki yıkılmış oldu. O da zengin ve asil bir ailenin kızının bir azatlı köleyle evlenebileceği ve sınıf ayırımının kalktığının gösterilmesiydi.
EVLATLIĞININ EŞİYLE EVLİLİK
Şimdi ikinci eğitim ve mesaj aşamasıydı.
“Hani Allah’ın kendine nimet verdiği senin de kendisine lütufta bulunduğun kişiye: ‘Eşini yanında tut ve Allah’tan sakın’ diyordun. Allah’ın ortaya çıkaracağı şeyi de içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun. Oysa Allah kendinden korkmana daha layıktır. Sonunda Zeyd onunla ilişkisini kesince onu seninle evlendirdik ki, oğullukları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde üzerlerine bir zorluk olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir. “ (ahzap 37)
İkinci ayetle yerleşik bir cahiliye adetinin daha yıkılması gerçekleşecektir. O da kişinin evlatlığının eşiyle evlenebilmesidir. Çünkü cahiliye kurallarında evlatlık öz evlat gibidir. Dolayısıyla eşiyle evlenilmez.
Aslında olayın temeli daha önceki ayetlere kadar gider. Çünkü Zeyd, Muhammed’in oğlu olarak kendisini niteliyordu. İnen ayetle bu yasaklandı. İmam Ebu’l-Kasım Abdurrahman es-Süheylî (r.a.) diyor ki: Zeyd’e “Muhammed’in oğlu Zeyd” deniyordu. Nihayet “Onları -hakiki- babalarıyla çağırın.” ayeti indi. Bunun üzerine Zeyd:
– Ben Harise’nin oğlu Zeyd’im, dedi. Zira kendisinin, “Ben, Muham¬med’in oğlu Zeyd’im” demesi haram kılınmıştı.
Evlatlıkların durumuyla ilgili diğer ayetler de şöyledir: “Allah evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi saymanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği söyler ve O, doğru yola iletir.”
“Evlatlıkları, babalara nisbet ederek çağırın; bu Allah yanında daha adaletlidir. Şayet babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanılarak yaptığınızda size bir günah yok, fakat kalplerinizin bile bile yaptığında günah vardır. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”
İşte bu kuralın yıkılmasını bizzat Peygamberin gerçekleştirmesi gerekiyordu. Her ne kadar ayetlerle bu tür uygulama sona ermiş olsa da kimse yerleşik bir geleneğe karşı çıkmaya cesaret edemiyordu. Dolayısıyla Peygamber aracılığıyla bu durumun kaldırılması gerekiyordu.
Ayetin ifadesiyle Zeynep’le evlilik, bizzat Allah tarafından takdir edilmişti. Bunu zaten Zeynep diğer Peygamber eşlerine karşılık bir üstünlük vasfı olarak sürekli gündeme getirecektir.
Muhammed b. Abdillah b. Cahş diyorki: Hz. Zeyneb ve Hz. Âişe (r.a.) birbirlerine karşı iftiharla konuştular. Hz. Zeyneb:
– Ben evliliği semadan inen ayetle yapılan kişiyim, dedi. Hz. Âişe:
– Ben mazereti semadan inen ayetle takdim edilen kişiyim, dedi. Hz. Zeyneb de bunu kabul etti.
İbni Cerir, Şa’bî’den naklediyor: Zeyneb (r.a.) Peygamberimiz (s.a.)’e:
– Sana üç şeyde nazlanmaya hakkım vardır ki hanımlarından hiç biri bu özelliklere sahip değildir:
Benim dedemle senin deden birdir. Beni sana Allah semadan nikahla¬dı. Bu konuda elçi, Cebrail (a.s.) idi.
Zeyd, Zeyneb’i boşayınca Zeynep’in iddet süresi sona erince Peygamber ona haber gönderdi ve kendisine istediğini bildirdi. Bunu Zeynep aslında hep istiyordu. Sevinçle karşılamış oldu.
Peygamber bu evlilikle yerleşik bir cahiliye adetini daha sona erdirmiş oldu. Bunun üzerine munafıklar ve Yahudiler Peygamber oğlunun karısıyla evlendi diye yaygara çıkarınca “Muhammed adamlarınızdan birinin babası değildir.” Hz. Mu-hammed (s.a.)’in Zeyd’in şer’î babası değildir. Zeyd de onun oğlu değildir ki Zeyd’in hanımı Peygamberimiz (s.a.)’e haram olsun. Fakat o hürmet ve ta’zimde ümmetinin babasıdır ve hanımları da ümmetine haramdır. Allah da bu ayetle münafıkların gönüllerinde meydana gelen düşünceyi ve “Pey¬gamber, oğlunun hanımıyla evlendi.” diyerek yaptıkları itirazı giderdi ve Muhammed’in kendisine muasır olan adamlardan herhangi birinin gerçek¬ten babası olmadığını bildirdi.
AYETTEKİ “Allah’ın ortaya çıkaracağı şeyi de içinde gizliyor ve insanlardan korkuyordun “ İFADESİNİN AÇIKLAMASI
Konuyla ilgili ayetin en çok tereddüt oluşturanı, insanların zihnini bulandıranı ve İslam düşmanlarına Peygamberimize saldırmaya yol açan kısmı budur. İslam düşmanı bu ifadeden sanki Peygamberimizin azatlı kölesi Zeyd’in hanımına karşı bir şeyler hissettiğini söylemektedirler. Halbuki Peygamberimizin böyle bir arzusu olsaydı kendisine isterdi. Çünkü zaten ailede bunu istiyordu. Ayrıca Zeynep halasının kızı olduğundan zaten görmüş ve tanıyordu. Yani Zeyd ile evlendirdikten sonra görmüş ve ona karşı bir şey hissetmiş değildi.
Peki ne idi buradaki maksat?
Maksadı anlamak için ayetin başına bakmak gerekiyor. Ayetin başında şöyle bir ifade var: “Hani Allah’ın kendine nimet verdiği senin de kendisine lütufta bulunduğun kişiye: ‘Eşini yanında tut ve Allah’tan sakın’ diyordun.”
İşte burada olay özetleniyordu. Kendine nimet verilen kişi ZEYD oluyordu. Soylu ve asil bir kızla evleniyor ve toplum içindeki statüsü yükseliyordu. Ayrıca müfessirler buradan hz. Zeyd’in cennetlik olduğunu da söylemektedirler. Çünkü nimet sürekliydi. “Senin de kendisine lütufta bulunduğun” ifadesiyle hem Zeyd’i köle iken azade tip evlat edinmesi ve hem de soylu ve güzel olan halasının kızıyla evlendirmesi olayına işaret vardı.
Gelelim konumuzla alakalı bölüme “Eşini yanında tut ve Allah’tan sakın” sözüne. Burada Zeyd’in karısını boşamak için Peygamberimize geldiği, ama peygamberin sürekli onu teselli ederek karısını boşamaması için yönlendirdiğini anlatmaktadır. Halbuki Peygamberin içinde öyle bir şey olsa onu muhayyer kılar. Ama bir peygambere içi ve dışının farklı olması yakışmaz.
Peki neydi o zaman “Allah’ın ortaya çıkaracağı”?
Peygamberimiz, Zeyd’in karısı Zeyneb’i boşaması sonucunda Allah’ın Zeynep ile kendisini evlendireceğini hissetmişti. Bu Allah’ın bir anlamda kalbine yerleştirdiği bir ilhamdı. Çünkü ayetin devamında “insanlardan korkuyordun” ifadesi durumu açıklıyordu. Çünkü Peygamber, evlatlığının eşiyle evlendirildiğinde insanların tepki göstereceği, kınayacağını düşünüyor ve endişe ediyordu. Ama ayetle kesin olarak evlenmesi buyurulunca insanların kınamasından endişe etmemiştir. Hatta Hz. Ayşe, Peygamberimizi endişesi hakkında şöyle der: “Eğer Resulullah Allah’ın gönderdiği ayetleri gizliyor olsaydı bu ayeti gizlerdi” diyerek onun o dönemdeki endişesini vurgulamıştır.”
Fakat şu konu da yanlış anlaşılmasın. Peygamber, Allah’ın bu konudaki emirleri ile kesin muhatap olsaydı onu uygulamak konusunda hiç tereddüt etmezdi. Olayın gelişimi, yüce Allah’ın buyurduğu gibidir. Okuyalım:
“Sonunda Zeyd, eşi ile ilgisini kesince onu seninle evlendirdik ki, evlatlıklar eşleri ile ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminler için bir sorumluluk olmadığı bilinsin.”
Konuya tekrar dönersek, Peygamberin içinde gizlediği şey Zeynep’e olan herhangi bir duygusu değil, Zeyd’in onu boşamasından sonra Allah’ın onu Zeynep ile evlendirmesi endişesiydi. Çünkü o gelen ayetlerden bu konuda köklü bir devrimin yapılacağını sezmişti veya kendisine bu konuda bir ilham oluşmuştu. “insanlardan korkması” da evlatlığının eşiyle evlilik cahiliye toplumunda çok büyük bir ayıptı. İnsanlar tarafından kınanmaktan korkuyordu. Ama ayet geldikten sonra korkusu giderildi ve gerekeni yaptı.
PEYGAMBERİN EVLİLİKLERİNİN HİKMETLERİ
Bu olay, Peygamberin çok evliliğiyle ilgili yöneltilen eleştirilere de asılında cevap niteliğindedir. Evliliklerin bir sosyal, dini nedenden oluştuğunu göstermektedir.
İbrahim Halil ER