İhsan Eliaçık’in bir videosunu gördüm. Gene kafasına göre olayı yorumluyordu. Söylediği sözlerden birisi de “Resulullah’ın cenazesine 16 kişinin katıldığıydı.” Tabi bunun üzerine bir çok eleştiride bulunuyordu. Nasıl olurda onun cenazesine bu kadar az kişi katılırdı. Demek ki gariban ölmüş. Sahabe hani onu çok seviyordu falan diyor… Ama cenazesine bile katılmamışlar …. diyor …
Peki olay gerçekten böyle miydi?
1. Resulullah, vefat ettiği yere (hz. Ayşe’nin odasına) gömüldü. hZ. Ebubekir (ra)’in “Peygamberler vefat ettiği yere gömülürler” hadisinden dolayı.
2. Peygamberimiz için bir cenaze merasimi yapılmadı. Çünkü ashap şöyle düşündü. O hayatta iken imamdı, vefat de imamdır. Dolayısıyla o öndeyken kimse öne geçmedi.
3. Bu nedenle cenaze namazını herkes münferit kıldı. Toplu cenaze namazı kılınmadı.
4. Cenaze namazını kılmak için bir meydana veya camiye götürülmedi. Namaz vefat ettiği ve gömüleceği oda da bireysel kılındı.
5.Odasına gömüldüğü için, oda da küçük olduğundan insanlar grup grup içeri alındı. her grup gelip namazını kendi başına kılıp yerini sırada bekleyenlere teslim etti.
Cenaze namazı ve merasimi 2 gün sürdü. Bütün medine erkek, kadın ve çocuk grup grup girip kıldılar.
YANİ CENAZESİNE SADECE 16 KİŞİ KATILMIŞTIR DEMEK OLAYI SAPTIRMAK, ASHABI TÖHMET ALTINDA BIRAKMAK VE İNSANLARIN ZİHNİNİ BULANDIRMAKTIR.
EK
CENAZE NAMAZININ KILINIŞI NASIL OLDU?
Salı günü öğleye doğru yıkama ve kefene sarma işi tamamlanınca, Peygamberimiz Aleyhisselam şeririnin üzerine konuldu.
Hz. Ali: “Hiç kimse ‘Resûlullah Aleyhisselamın üzerine imamsız cenaze namazı kılınabilir mi? diye şüphelenmesin! Resûlullah Aleyhisselam sağ iken de, ölü iken de imamınızdır!” dedi ve Peygamberimiz Aleyhisselamın hizasında ayakta durarak:
“Ey Peygamber! Selam, Allah’ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun!
Ey Allah’ım! Biz onun kendisine Tarafından indirilmiş olanları tebliğ ettiğine ve ümmetine nasihatta bulunduğuna, Allah’ın dinini üstün kılıncaya ve Kelimesini tamamlayıncaya kadar Allah yolunda savaştığına şehadet ederiz! Ey Allah’ım! Bizleri Allah’ın ona indirdiği şeylere uyan kişilerden eyle! Ondan sonra da bize bu yolda sebat ver! Onunla aramızı birleştir!” diyerek dua ediyor, cemaat de “Amin! Amin” diyordu.
İbn Sa’d, c. 2, s. 290-291
Hâşim oğullarının erkekleri, böylece namaz kıldıktan sonra, odadan çıktılar. Sonra Hâşim oğullarının kadınları, onlardan sonra da Hâşim oğullarının çocukları kıldılar.
Takım takım giriyor, imamsız olarak kendi başlarına Peygamberimiz Aleyhisselamın üzerine namaz kıldıktan sonra çıkıyorlardı.
İbn Sa’d, c. 2, s. 288-291 .
Sonra Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer, yanlarında Muhacir ve Ensardan odanın alabileceği kadar kişiler bulunduğu halde, içeri girip saf oldular.
Hz. Ebu Bekir’le Hz. Ömer, ilk safta, Peygamberimiz Aleyhisselamın hizasında durdular.
“Ey Peygamber! Selam, Allah’ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun!
İbn Sa’d, Tabakât, c. 2, s. 290, Beyhakî, Delâil, c. 7, s. 251, Zehebî, Târih, s. 579.
Senin peygamberlik vazifesini tebliğ ettiğine, ümmetine nasihatta bulunduğuna, Allah’ın dinini üstün kılıncaya kadar Allah yolunda savaştığına şehadet ederiz!
Belâzuri”, Ensâb, c. 1, s. 574, Beyhakî, c. 7, s. 251 .
Ey Allah’ım! Biz onun kendisine indirilenleri tebliğ ettiğine ve ümmetine nasihatta bulunduğuna; Allah’ın dinini üstün kılıncaya ve Kelimesini tamamlayıncaya; Allah’a, Allah’ın birliğine, eşi ortağı olmadığına iman ettirinceye kadar Allah yolunda savaştığına şehadet ediyoruz!
İbn Sa’d, c. 2, s. 290, Beyhakî, c. 7, s. 251, Zehebî, s. 579.
Ey İlahımız! Bizleri Resûlullaha indirilmiş olanlara uyan kişilerden eyle! O bizi, biz de onu tanıyıncaya kadar, onunla aramızı birieştir!
Çünkü o, mü’minler hakkında çok şefkatli ve merhametlidir!
Biz bu imanımızdan dolayı ne bir karşılık dileriz, ne de onun yerine hiçbir zaman hiçbir baha ve menfaati satın alırız!” diyerek dua ettiler.
Cemaat de, “Amin! Amin!” dediler.
Onlar çıktıktan sonra, başkaları girip namaz kıldılar.
Erkeklerden sonra kadınlar, kadınlardan sonra çocuklar, çocuklardan sonra da köleler girip namaz kıldılar.
Beyhakî, c. 7, s. 250, Zehebî, s. 579, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. 2, s. 63.
Namazdan boşaldıkları zaman, Hz. Ömer:
“Cenazeyi ve cenaze sahiplerini artık kendi hallerine bırakınız! (Başlarından dağılınız!)” diyerek seslendi.”
İbn Sa’d, c. 2, s. 292. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/320-322
RESULULLAH’IN DEFNİ VE CENAZE İŞLERİ NASIL OLDU?
İhsan Eliaçık’ın Resulullah’ın defin işini çarpıtmasına cevap vermeye devam ediyoruz:
YIKANMASI
Elbisesi çıkarılmadan yıkandı. Peygamberimiz, kendisinin yıkanmasını hz. Ali’ye vasiyet etmişti. Peygamberimiz Aleyhisselamı, gömleği üzerinde olduğu halde, su ve sidr ile üç kere yıkadılar.
İlkinde yalnız tatlı su ile, ikincisinde su ve sidr ile, üçüncüsünde ise su ve kâfur ile yıkandı.
KEFENLENMESİ
Peygamberimiz Aleyhisselamı böylece yıkadıktan sonra kuruladılar. Sonra da, ölülere yapılagelen şeyleri Peygamberimiz Aleyhisselama da yaptılar.
Hz. Ali’nin yanında misk kokusu bulunuyordu. Onunla kokulanmasını tavsiye etti.
Kefen olarak ilk seçilen kumaş Hz. Ebu Bekir (ra)’ın oğlu Abdullah’ın Yemen dokuması şalıydı. Ama sonra bu değiştirildi ve üç parça beyaz pamuklu bezden kefen yapıldı.
Hz. Âişe’nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz Aleyhisselamı gömlek ve sarık hariç-ki bunlar sünnettir-pamuktan dokunmuş, sühûliye diye anılan üç parça beyaz Yemen bezine sardılar. Ki bunlar: İzar, Lifâfe gibi baştan ayağa kadar bedeni örten örtü ile,
Ridâ gibi yakasız, yensiz, etrafı dikişle bastırılmamış ve göğüs tarafı açılmamış gömlekten ibaretti.
CENAZE NAMAZININ KILINIŞI NASIL OLDU?
Salı günü öğleye doğru yıkama ve kefene sarma işi tamamlanınca, Peygamberimiz Aleyhisselam şeririnin üzerine konuldu.
Hz. Ali: “Hiç kimse ‘Resûlullah Aleyhisselamın üzerine imamsız cenaze namazı kılınabilir mi? diye şüphelenmesin! Resûlullah Aleyhisselam sağ iken de, ölü iken de imamınızdır!” dedi ve Peygamberimiz Aleyhisselamın hizasında ayakta durarak:
“Ey Peygamber! Selam, Allah’ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun!
Ey Allah’ım! Biz onun kendisine Tarafından indirilmiş olanları tebliğ ettiğine ve ümmetine nasihatta bulunduğuna, Allah’ın dinini üstün kılıncaya ve Kelimesini tamamlayıncaya kadar Allah yolunda savaştığına şehadet ederiz! Ey Allah’ım! Bizleri Allah’ın ona indirdiği şeylere uyan kişilerden eyle! Ondan sonra da bize bu yolda sebat ver! Onunla aramızı birleştir!” diyerek dua ediyor, cemaat de “Amin! Amin” diyordu.
İbn Sa’d, c. 2, s. 290-291
Hâşim oğullarının erkekleri, böylece namaz kıldıktan sonra, odadan çıktılar. Sonra Hâşim oğullarının kadınları, onlardan sonra da Hâşim oğullarının çocukları kıldılar.
Takım takım giriyor, imamsız olarak kendi başlarına Peygamberimiz Aleyhisselamın üzerine namaz kıldıktan sonra çıkıyorlardı.
İbn Sa’d, c. 2, s. 288-291 .
Sonra Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer, yanlarında Muhacir ve Ensardan odanın alabileceği kadar kişiler bulunduğu halde, içeri girip saf oldular.
Hz. Ebu Bekir’le Hz. Ömer, ilk safta, Peygamberimiz Aleyhisselamın hizasında durdular.
“Ey Peygamber! Selam, Allah’ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun!
İbn Sa’d, Tabakât, c. 2, s. 290, Beyhakî, Delâil, c. 7, s. 251, Zehebî, Târih, s. 579.
Senin peygamberlik vazifesini tebliğ ettiğine, ümmetine nasihatta bulunduğuna, Allah’ın dinini üstün kılıncaya kadar Allah yolunda savaştığına şehadet ederiz!
Belâzuri”, Ensâb, c. 1, s. 574, Beyhakî, c. 7, s. 251 .
Ey Allah’ım! Biz onun kendisine indirilenleri tebliğ ettiğine ve ümmetine nasihatta bulunduğuna; Allah’ın dinini üstün kılıncaya ve Kelimesini tamamlayıncaya; Allah’a, Allah’ın birliğine, eşi ortağı olmadığına iman ettirinceye kadar Allah yolunda savaştığına şehadet ediyoruz!
İbn Sa’d, c. 2, s. 290, Beyhakî, c. 7, s. 251, Zehebî, s. 579.
Ey İlahımız! Bizleri Resûlullaha indirilmiş olanlara uyan kişilerden eyle! O bizi, biz de onu tanıyıncaya kadar, onunla aramızı birieştir!
Çünkü o, mü’minler hakkında çok şefkatli ve merhametlidir!
Biz bu imanımızdan dolayı ne bir karşılık dileriz, ne de onun yerine hiçbir zaman hiçbir baha ve menfaati satın alırız!” diyerek dua ettiler.
Cemaat de, “Amin! Amin!” dediler.
Onlar çıktıktan sonra, başkaları girip namaz kıldılar.
Erkeklerden sonra kadınlar, kadınlardan sonra çocuklar, çocuklardan sonra da köleler girip namaz kıldılar.
Beyhakî, c. 7, s. 250, Zehebî, s. 579, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. 2, s. 63.
Namazdan boşaldıkları zaman, Hz. Ömer:
“Cenazeyi ve cenaze sahiplerini artık kendi hallerine bırakınız! (Başlarından dağılınız!)” diyerek seslendi.”
İbn Sa’d, c. 2, s. 292. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/320-322
NEREYE DEFN EDİLECEK?
Yıkanıp kefenlendikten sonra Allah Resûlü’nün nereye defnedileceği sorunu ortaya çıktı. Hz. Ebu Bekir (ra): “Peygamber nerede vefat ederse oraya defnedilir” dedi. Nitekim Allah Resûlü’nün mübarek naaşı kaldırılıp altındaki yatak çekilerek Hz. Aişe’nin odasındaki yatağın bulunduğu yere mezar kazılması kararlaştırıldı. Hz. Aişe (ra) şöyle der: “Hz. Peygamber açık bir alanda defnedilmedi. Çünkü O, son anlarında aşırı sevgiden dolayı insanların mezarını da mabede çevirmelerinden endişe ediyordu. Açık alanda halkın yanlış davranışlarının kontrol edilmesi zor olduğundan odanın içinde defnedildi.
MEZARININ KAZILMASI
Medine’de iki kişi mezar kazmakta ustaydı. Bunlar Ebu Ubeyde b. Cerrah ve Ebu Talha (ra) idi. Ebu Ubeyde (ra), Mekkeliler’in adetlerine göre sandık biçiminde mezar kazardı. Ebu Talha ise, Medine adetine uygun lahit biçiminde mezar kazardı, insanlar mezarın kazılma şekli üzerinde ihtilaf ettiler. Hz. Ömer, “İhtilaf doğru değil, her ikisine birer adam gönderilsin, kim önce gelirse o kazsın” dedi. İnsanlar bu görüşü beğendi. Nitekim Abbas (ra) ikisine de birer adam gönderdi. Ebu Ubeyde (ra) evde yoktu. Ebu Talha geldi ve Medine tarzına göre lahit biçiminde mezar kazdı. Mezarın dibindeki toprak ıslak olduğundan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in üzerinde vefat ettiği yatak, mezarın içine serildi.
BÜTÜN MEDİNE DIŞARDA BEKLİYORDU
Cenaze hazırlanınca insanlar üşüştü. Cenaze odanın içinde olduğundan insanlar küçük gruplar halinde içeri girerek namaz kılıyorlardı. Önce erkekler, sonra kadınlar daha sonra çocuklar namazı kıldılar. Ama imam yoktu. Namaz olayı iki gün sürdü.
KABRE KİM İNDİRDİ?
insanlığın efendisinin sayılmayacak kadar güzel huylarmı içinde taşıyan, yeryüzünde benzeri bulunmayan yüce karakterini sinesinde taşıyan, meleklerin küçükken yıkayıp temizlediği, büyüdüğünde Allah’ın kendi nuruyla aydınlattığı o mübarek vücûdunu, Hz. Ali (ra), Fadl b. Abbas (ra), Üsâme b. Zeyd (ra) ve Abdurrahman b. Avf (ra) kabre indirdiler.
EK
RESULULLAH’IN DEFNİ NEDEN GECİKTİ?
Yine İhsan eliaçık Resulullah’ın defninin gecikmesinin Ashabın dünyalık ve iktidar hırsına bağlar.
Olayın aslı şöyle cereyan etmiştir:
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in yıkanıp defnedilmesi işi ertesi gün olan salı günü Rebîülevvel’in ikisinde başladı. Bu gecikmenin çeşitli sebepleri vardı:
1-Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e bir bütün haline gelmiş olan sahabe, O’nun bu dünyadan ayrıldığına bir türlü inanamıyordu. Nitekim Hz. Ömer kılıcını çekmiş, “Kim Hz. Peygamber öldü derse başını uçururum” diyordu. Ama Hz. Ebu Bekir geldi ve herkesin önünde bir konuşma yaparak: “Hz. Peygamberin bu dünyadan göçüp gideceği kesindi”‘ dedi ve Kur’an-ı Kerim’den âyetler okuyarak gerçeği anlatınca, insanların gözleri açıldı ve bu önüne geçilmez gerçeğin meydana gelmiş olduğuna herkes kesinlikle inandı.
2- Allah Resulü’nün ölümü gerçekleştikten sonra, güneş batmadan önce yıkanıp kefenleme işini bitirecek zaman kalmamıştı.
3-Mezar kazma işi, yıkama ve kefenlemeden sonra başladığı için uzun süre beklemek gerekti.
4-Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in vefat ettiği odaya insanlar sıra ile küçük gruplar halinde alındı ve Üsâme b. Zeyd mübarek naaşını görülmemesi için perde tuttu. Hz. Ali (ra) da O’nu yıkadı. Abbas (ra) da orada bulunuyordu ve bazı rivayetlerde onun da perde tuttuğu bildirilmişti. Herkes bu şerefe ortak olmak istediğinden bu hizmetleri görmek için odaya girmeye uğraşıyordu. Hz. Ali (ra) ise kapıyı içerden sürgülemişti. Ensâr, kapıdan seslenerek “Allah için bizim hakkımızı da düşünün, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e hizmet etmek bizim de hakkımızdır” diyorlardı.
Vâkıdî’nin anlattığına göre Hz. Ebu Bekir (ra), “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem üzerinde hiç kimsenin hakkı yoktur. Eğer herkesin içeri girmesine izin verilirse iş yapılamaz” dedi. Fakat ensarın ısrarı üzerine Hz. Ali (ra) Bedir savaşına katılan sahabeden Evs b. Hullî el-Ensârî’yi çağırdı. O, su testisini doldurup getiriyordu.
Hz. Ali (ra) göğsünü Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek vücûduna dayamıştı. Hz. Abbâs, (ra) ile iki oğlu Kasım ve Fadl Allah Resûlü’nün mübarek vücûdunu bir yandan diğer yana çeviriyor, Üsâme b. Zeyd (ra) ise su döküyordu.
Dikkat edilirse hizmet edenler Resulullah’ın akrabalarıydı. Çünkü bu görev ve sorumluluk akrabanındır.
İbrahim Halil ER
RESULULLAH’IN DEFNİ NEDEN GECİKTİ?
Yine İhsan eliaçık Resulullah’ın defninin gecikmesinin Ashabın dünyalık ve iktidar hırsına bağlar.
Olayın aslı şöyle cereyan etmiştir:
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in yıkanıp defnedilmesi işi ertesi gün olan salı günü Rebîülevvel’in ikisinde başladı. Bu gecikmenin çeşitli sebepleri vardı:
1-Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e bir bütün haline gelmiş olan sahabe, O’nun bu dünyadan ayrıldığına bir türlü inanamıyordu. Nitekim Hz. Ömer kılıcını çekmiş, “Kim Hz. Peygamber öldü derse başını uçururum” diyordu. Ama Hz. Ebu Bekir geldi ve herkesin önünde bir konuşma yaparak: “Hz. Peygamberin bu dünyadan göçüp gideceği kesindi”‘ dedi ve Kur’an-ı Kerim’den âyetler okuyarak gerçeği anlatınca, insanların gözleri açıldı ve bu önüne geçilmez gerçeğin meydana gelmiş olduğuna herkes kesinlikle inandı.
2- Allah Resulü’nün ölümü gerçekleştikten sonra, güneş batmadan önce yıkanıp kefenleme işini bitirecek zaman kalmamıştı.
3-Mezar kazma işi, yıkama ve kefenlemeden sonra başladığı için uzun süre beklemek gerekti.
4-Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in vefat ettiği odaya insanlar sıra ile küçük gruplar halinde alındı ve Üsâme b. Zeyd mübarek naaşını görülmemesi için perde tuttu. Hz. Ali (ra) da O’nu yıkadı. Abbas (ra) da orada bulunuyordu ve bazı rivayetlerde onun da perde tuttuğu bildirilmişti. Herkes bu şerefe ortak olmak istediğinden bu hizmetleri görmek için odaya girmeye uğraşıyordu. Hz. Ali (ra) ise kapıyı içerden sürgülemişti. Ensâr, kapıdan seslenerek “Allah için bizim hakkımızı da düşünün, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e hizmet etmek bizim de hakkımızdır” diyorlardı.
Vâkıdî’nin anlattığına göre Hz. Ebu Bekir (ra), “Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem üzerinde hiç kimsenin hakkı yoktur. Eğer herkesin içeri girmesine izin verilirse iş yapılamaz” dedi. Fakat ensarın ısrarı üzerine Hz. Ali (ra) Bedir savaşına katılan sahabeden Evs b. Hullî el-Ensârî’yi çağırdı. O, su testisini doldurup getiriyordu.
Hz. Ali (ra) göğsünü Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in mübarek vücûduna dayamıştı. Hz. Abbâs, (ra) ile iki oğlu Kasım ve Fadl Allah Resûlü’nün mübarek vücûdunu bir yandan diğer yana çeviriyor, Üsâme b. Zeyd (ra) ise su döküyordu.
Dikkat edilirse hizmet edenler Resulullah’ın akrabalarıydı. Çünkü bu görev ve sorumluluk akrabanındır.
ibrahim halil er
RESULULLAH’IN DEFNİ VE CENAZE İŞLERİ NASIL OLDU?
İhsan Eliaçık’ın Resulullah’ın defin işini çarpıtmasına cevap vermeye devam ediyoruz:
YIKANMASI
Elbisesi çıkarılmadan yıkandı. Peygamberimiz, kendisinin yıkanmasını hz. Ali’ye vasiyet etmişti. Peygamberimiz Aleyhisselamı, gömleği üzerinde olduğu halde, su ve sidr ile üç kere yıkadılar.
İlkinde yalnız tatlı su ile, ikincisinde su ve sidr ile, üçüncüsünde ise su ve kâfur ile yıkandı.
KEFENLENMESİ
Peygamberimiz Aleyhisselamı böylece yıkadıktan sonra kuruladılar. Sonra da, ölülere yapılagelen şeyleri Peygamberimiz Aleyhisselama da yaptılar.
Hz. Ali’nin yanında misk kokusu bulunuyordu. Onunla kokulanmasını tavsiye etti.
Kefen olarak ilk seçilen kumaş Hz. Ebu Bekir (ra)’ın oğlu Abdullah’ın Yemen dokuması şalıydı. Ama sonra bu değiştirildi ve üç parça beyaz pamuklu bezden kefen yapıldı.
Hz. Âişe’nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz Aleyhisselamı gömlek ve sarık hariç-ki bunlar sünnettir-pamuktan dokunmuş, sühûliye diye anılan üç parça beyaz Yemen bezine sardılar. Ki bunlar: İzar, Lifâfe gibi baştan ayağa kadar bedeni örten örtü ile,
Ridâ gibi yakasız, yensiz, etrafı dikişle bastırılmamış ve göğüs tarafı açılmamış gömlekten ibaretti.
CENAZE NAMAZININ KILINIŞI NASIL OLDU?
Salı günü öğleye doğru yıkama ve kefene sarma işi tamamlanınca, Peygamberimiz Aleyhisselam şeririnin üzerine konuldu. Peygamberimiz Aleyhisselamin namazını önce melekler kıldılar.
Hz. Ali: “Hiç kimse ‘Resûlullah Aleyhisselamın üzerine imamsız cenaze namazı kılınabilir mi? diye şüphelenmesin! Resûlullah Aleyhisselam sağ iken de, ölü iken de imamınızdır!” dedi ve Peygamberimiz Aleyhisselamın hizasında ayakta durarak:
“Ey Peygamber! Selam, Allah’ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun!
Ey Allah’ım! Biz onun kendisine Tarafından indirilmiş olanları tebliğ ettiğine ve ümmetine nasihatta bulunduğuna, Allah’ın dinini üstün kılıncaya ve Kelimesini tamamlayıncaya kadar Allah yolunda savaştığına şehadet ederiz! Ey Allah’ım! Bizleri Allah’ın ona indirdiği şeylere uyan kişilerden eyle! Ondan sonra da bize bu yolda sebat ver! Onunla aramızı birleştir!” diyerek dua ediyor, cemaat de “Amin! Amin” diyordu.
İbn Sa’d, c. 2, s. 290-291
Hâşim oğullarının erkekleri, böylece namaz kıldıktan sonra, odadan çıktılar. Sonra Hâşim oğullarının kadınları, onlardan sonra da Hâşim oğullarının çocukları kıldılar.
Takım takım giriyor, imamsız olarak kendi başlarına Peygamberimiz Aleyhisselamın üzerine namaz kıldıktan sonra çıkıyorlardı.
İbn Sa’d, c. 2, s. 288-291 .
Sonra Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer, yanlarında Muhacir ve Ensardan odanın alabileceği kadar kişiler bulunduğu halde, içeri girip saf oldular.
Hz. Ebu Bekir’le Hz. Ömer, ilk safta, Peygamberimiz Aleyhisselamın hizasında durdular.
“Ey Peygamber! Selam, Allah’ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun!
İbn Sa’d, Tabakât, c. 2, s. 290, Beyhakî, Delâil, c. 7, s. 251, Zehebî, Târih, s. 579.
Senin peygamberlik vazifesini tebliğ ettiğine, ümmetine nasihatta bulunduğuna, Allah’ın dinini üstün kılıncaya kadar Allah yolunda savaştığına şehadet ederiz!
Belâzuri”, Ensâb, c. 1, s. 574, Beyhakî, c. 7, s. 251 .
Ey Allah’ım! Biz onun kendisine indirilenleri tebliğ ettiğine ve ümmetine nasihatta bulunduğuna; Allah’ın dinini üstün kılıncaya ve Kelimesini tamamlayıncaya; Allah’a, Allah’ın birliğine, eşi ortağı olmadığına iman ettirinceye kadar Allah yolunda savaştığına şehadet ediyoruz!
İbn Sa’d, c. 2, s. 290, Beyhakî, c. 7, s. 251, Zehebî, s. 579.
Ey İlahımız! Bizleri Resûlullaha indirilmiş olanlara uyan kişilerden eyle! O bizi, biz de onu tanıyıncaya kadar, onunla aramızı birieştir!
Çünkü o, mü’minler hakkında çok şefkatli ve merhametlidir!
Biz bu imanımızdan dolayı ne bir karşılık dileriz, ne de onun yerine hiçbir zaman hiçbir baha ve menfaati satın alırız!” diyerek dua ettiler.
Cemaat de, “Amin! Amin!” dediler.
Onlar çıktıktan sonra, başkaları girip namaz kıldılar.
Erkeklerden sonra kadınlar, kadınlardan sonra çocuklar, çocuklardan sonra da köleler girip namaz kıldılar.
Beyhakî, c. 7, s. 250, Zehebî, s. 579, İbn Haldun, Târih, c. 2, s. 2, s. 63.
Namazdan boşaldıkları zaman, Hz. Ömer:
“Cenazeyi ve cenaze sahiplerini artık kendi hallerine bırakınız! (Başlarından dağılınız!)” diyerek seslendi.”
İbn Sa’d, c. 2, s. 292. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/320-322
NEREYE DEFN EDİLECEK?
Yıkanıp kefenlendikten sonra Allah Resûlü’nün nereye defnedileceği sorunu ortaya çıktı. Hz. Ebu Bekir (ra): “Peygamber nerede vefat ederse oraya defnedilir” dedi. Nitekim Allah Resûlü’nün mübarek naaşı kaldırılıp altındaki yatak çekilerek Hz. Aişe’nin odasındaki yatağın bulunduğu yere mezar kazılması kararlaştırıldı. Hz. Aişe (ra) şöyle der: “Hz. Peygamber açık bir alanda defnedilmedi. Çünkü O, son anlarında aşırı sevgiden dolayı insanların mezarını da mabede çevirmelerinden endişe ediyordu. Açık alanda halkın yanlış davranışlarının kontrol edilmesi zor olduğundan odanın içinde defnedildi.
MEZARININ KAZILMASI
Medine’de iki kişi mezar kazmakta ustaydı. Bunlar Ebu Ubeyde b. Cerrah ve Ebu Talha (ra) idi. Ebu Ubeyde (ra), Mekkeliler’in adetlerine göre sandık biçiminde mezar kazardı. Ebu Talha ise, Medine adetine uygun lahit biçiminde mezar kazardı, insanlar mezarın kazılma şekli üzerinde ihtilaf ettiler. Hz. Ömer, “İhtilaf doğru değil, her ikisine birer adam gönderilsin, kim önce gelirse o kazsın” dedi. İnsanlar bu görüşü beğendi. Nitekim Abbas (ra) ikisine de birer adam gönderdi. Ebu Ubeyde (ra) evde yoktu. Ebu Talha geldi ve Medine tarzına göre lahit biçiminde mezar kazdı. Mezarın dibindeki toprak ıslak olduğundan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in üzerinde vefat ettiği yatak, mezarın içine serildi.
BÜTÜN MEDİNE DIŞARDA BEKLİYORDU
Cenaze hazırlanınca insanlar üşüştü. Cenaze odanın içinde olduğundan insanlar küçük gruplar halinde içeri girerek namaz kılıyorlardı. Önce erkekler, sonra kadınlar daha sonra çocuklar namazı kıldılar. Ama imam yoktu. Namaz olayı iki gün sürdü.
KABRE KİM İNDİRDİ?
insanlığın efendisinin sayılmayacak kadar güzel huylarmı içinde taşıyan, yeryüzünde benzeri bulunmayan yüce karakterini sinesinde taşıyan, meleklerin küçükken yıkayıp temizlediği, büyüdüğünde Allah’ın kendi nuruyla aydınlattığı o mübarek vücûdunu, Hz. Ali (ra), Fadl b. Abbas (ra), Üsâme b. Zeyd (ra) ve Abdurrahman b. Avf (ra) kabre indirdiler.
ibrahim halil er