Babamın Şeyhi Şeyh Seyda el-Cezeri’nin oğlu olup babasının vefatından sonra, babasının işareti üzerine henüz 20 yaşındayken yerine oturmuştur. Benin çok sevdiğim bir insan olup onunla ilgili bir iki hatıramı nakletmek istiyorum.
Bu yazıyı yazmama neden olan da dün gece rüyamda görmem ve sohbet etmemdi. Vefatından beri ilk kez onu rüyamda görüyordum. Şeyh Nurullah’ı ilk kez köydeki evimize geldiği zaman tanımıştım. Ben o sıralar ilkokula giden bir çocuktum. Ama onun diğerlerinden farklı olduğunu hissediyordum. O da nedense beni çok sevmiş, halımı hatırımı soruyordu. Büyük bir insanmışım gibi benimle ilgileniyordu. Evimize geliş gidişlerden dolayı ona olan sevgim artmıştı.
Bir gün yine bizim evimize gelmişlerdi. Bir iki günlük misafirlikten sonra ayrılık vakti gelmişti. Babamla birlikte Ankara’ya gideceklerdi. Ben o sıralar ilkokul üçüncü sınıfa gidiyordum. Onun ayrılacak olması beni çok üzmüştü. Yola büyük taşlar dizdim. Kendimi de yola attım. Gitmesin diye. Şeyh Nurullah, benim bu çabalarımı gördü ve gülümseyerek babama
-Seyda, bu bizi çok seviyor. Onu üzmeyelim. İznin olursa onu da yınımızda götürelim dedi.
Tabi ki babam onu kıramadı. Benim başıma saltanat kuşu konmuştu. Hiç beklemediğim bir nimete nail olmuştum. Bu benim Ankara’ya ilk gelişimdi. Uzun bir tren yolculuğu yaptık. Bu ziyaret sırasında bir çok meşayihle birlikte olduk. İlk kez Ankara’da Emin Acar hocayı o zaman babamla birlikte ziyaret ettim. Onun meşhur çorbasından içtim. Şeyh Nurullah, bu yolculuk esnasında benimle çok yakından ilgilendi. Nereye giderse benim de gelmemi arzu etti. Yaklaşık bir ay sürdü bu Ankara yolculuğu.
Dönüş yolculuğum yine trenleydi. Hiç unutmam. Tren hareket etmesini sabırsızlıkla bekliyordum. Derken
-Niye bu tren hareket etmiyor diye söylendim
Şeyh Nurullah güzel bir şekilde güldü. Meğer tren hareket etmeye başlamıştı ama ben farkında değildim.
Güzel insanlarla birlikte olmak insana bambaşka bir kişilik veriyor.
Allah gani gani rahmet eylesin.
Şeyh Seyda el-Cezeri büyük bir Allah dostudur. Babamın hatıralarında onunla ilgili epey bilgi vardır.
O sırada kardeşi Şeyh Baki’de Ankara’da askerliğini yapıyordu. Onu birlikte ziyaret ettik. Şeyh Baki, asker kıyafetiyle yanımıza geldi.
Bizi Ankara’da bir ihvan gezdiriyordu. Hava Kuvvetlerinde Subaydı. İlginç bir arabası vardı. DSİ’nin arazi arabaları gibiydi. Çok hoş bir insandı.
Yirmi yaşlarda babasının postuna oturması bazıları tarafından yadırgandı. Ama babam hep onun arkasında durdu. Diğer insanların görmediğini gördü. Bir dönem PKK onları Cizre’den çıkarmaya karar verdi. O, tüm müridlere Cuma günü silahlı bir şekilde camisine gelmesini tebliğ etti. Kendisi de silahını kuşandı. Kimsenin kendisini buradan çıkaramayacığını ve gerekirse mücadele edeceğini deklare etti. Onun bu kararlılığı PKK’nın geri adım atmasını sağladı. Ama şaibeli bir trafik kazasında henüz yolun başındayken aramızdan ayrıldı.
Babamın hatıralarında bir Allah Dostu diye bahsettiği kişi Şeyh Muhammed Nurullah’tır. Yurt dışına çıkıp İslam’ı yayma ve Müslümanları dolaşma fikri ikisinindi. İkisi birlikte çıkacaklardı. Hatta pasaportlarını da hazırlamışlardı. Hatta o, Yurt dışında sıkıntı çekmemek için İngilizece öğrenmeye başladı. Fakat bu arada Şeyh Nurullah’ın vefatı seyahati erteledi. Babam bir yıl sonra Şeyh Nurullah’la kararlaştırdıkları seyahati tek başına gerçekleştirmeye karar verdi ve vefat edinceye kadar da bunu sürdürdü.
Şeyh Nurullah ileri görüşlü birisiydi. Türkiye’deki İslamcılık tarihinde ilk bant tiyatroları ve islami ezgiler onun direktifleri ve yönlendirmesi üzerine başladı. Zaman yayıncılık kuruldu. (Şu anki zaman gazetesi ile bir alakası yoktu. Bu ismi ilk kez Şeyh Nurullah kullandı. Fakat daha sonra Zaman gazetesi çıkınca ve meşhur olunca onlarlar karıştırılmamak için isim değiştirildi.) Bu ezgilerde ve tiyatrolardaki müzikler için kısmi fetva da babam tarafından verildi. 84-85 yıllarında bu işlerin temeli atıldı. Bugünkü islami ezgilerin ve tiyatroların temeli atılmış oldu. Fakat Şeyh Nurullah’ın vefatı bütün bu çalışmaları sekteye uğrattı. Hareket kabuğuna çekildi.
Bu dönemde Şeyh Muhammed Nurullah’ın işareti üzerine çocuklar için Selam dergisi çıkarıldı. Yanlış hatırlamıyorsam İbrahim Sadri de bu çalışmanın içinde yetişti. Burada ilk yazılarını yazmaya başladı.
İbrahim Halil ER
Not: Evimize yaptığı bir ziyaret sırasında çekmiş olduğum bir resmini de ekledim.