zayıf güçlüyü taklit eder ve güçlünün başarısının arkasında onun kendisinden ustun olan bir noktası olduğunu düşünür. Bu nedenle onun gibi olmaya çalışır. Ülkemizdeki batılılaşma çalışması da aynı duygulardan beslenir
Güçlü zayıfın bu zaafından yararlanır ve kendi kültürünü empoze ederek orada kalıcı olmanın yollarını açar…
Ama günümüz emperyalist devletler, yaptıkları emperyalizmi masum göstermek için biz size aslında medeniyet getirdik, biz olmasaydık şimdi mağaralarda yaşıyordunuz diyerek durumu kabul etmelerini sağlarlar.
Emevi iktidarı gibi güçler de yönetimlerinin Allah’ın bir iradesi olduğunu, bir kader olduğunu ve buna karşı çıkmanın Allah’ın iradesine karşı çıkmak anlamına geldiği propagandası yaparak ayakta kalmaya çalışırlar..
Stockholm sendromu teorine katılıyorum aslında fakat karşı çıktığım nokta… emperyalistlerin bunu sevimli göstermesi… yoksa bize tarih ilminde medeniyetlerin üç yolla ilerlediği öğretilmişti. Savaş, istila ve göç…
zayıf güçlüyü taklit eder, onun gibi olmak ister… eğer kendisine hükmeden gücün gittiğini görürse başka güç arar.. ya da o gücü yok eden yeni gücü kutsar.
Aslında düşman güçlü değil, biz bölünmüşüz…
Bir birlik olsak
Kalksak ve dirilsek
tüm mazlumların sesi soluğu oluruz…
Tüm tarih şahlanır
Ortadoğu’daki kuklalar yıkılır
Bir kalksak ve dirilsek
Diriliş ruhu bize bir üflense
Tarih değişir, tarihi biz yapmış oluruz.
ihtiyacımız olan İslam’ın diriliş ruhudur.
İbrahim Halil ER