Bence bir yol da sen açmalısın. Arkandan gelenlerin rahatça gidebilecekleri bir yol olmalı…
Arkandan gelenlerin uyabilecekleri bir sünnet olmalı….
Madem yola çıktın ey yolcu, yolu açacak ve arkandan gelenlere himmet edeceksin…
Ama yol, yolcuyla güzeldir… Önemli olan o yolda yürüyecek güzel yolcular inşa etmektir.
Güzel yolcuları inşa ederseniz onlar tariklerini/yollarını bulurlar.
Güzel yolcuları inşa edecek menziller oluşturmalı, onların kalbine gidecek yollar döşemelisin..
Yolcu olmak için yürek gerek…
Yolda düşmemek için asa, rehber için Musa gerek….
Ey yolcu!
Bil ki bu gittiğin yolda bir ümmet yürüdü…. Eğil de kulak ver, duyacaksın onların fısıltılarını. Bu fısıltılar yolda yalnızlığını giderecek, sana rehber olacaktır.
Gittiğin yol, eğer seni menzile ulaştırmıyorsa yola değil kendine bakacaksın….
Şunu bilki menzil/vuslat birdir ama o menzile ulaştıran birçok yollar vardır.
Kimi yollar kısa, kimi yollar uzun, kimi meşakattili ve kimi de güzel, eğlencelidir.
Hangi yolu seçeceğin elinde değildir, bu bir nasip işidir.
Ama yolu ve yolculuğu bitirmek senin elindedir..
Bazen meşakatli gözeken yol, senin için bir lezzet barındırır…Yolun zorluğu seni hazırlar, pişirir ve sana kuvvet verir..
Ey yolcu!
Yol ile konuşmayı öğren… Konuştuğunda yol sana türküsünü söyleyecektir.. İşte o zaman yolun aslında hiç de zor ve uzun olmadığını göreceksin….
Ey yolcu!
Yola koyulman senin menzile varmandır….
Bu yolda kesinlikle yılmamalı ve dönmemelisin…
Yola çıkana yolun sahibi yardım eder…. Unutma..
EK
Bazen asıl olan o yolda yürümektir, vuslata ulaşmak değil. Çünkü her yol bir vuslata ulaştırırken, bazı yolların kendisinde yürümek bile yeterlidir. Hatta bazı yollara çıkmış olmak bile vuslata ulaşmaktır. Yolda yürürken gördüklerin ve yaşadıkların seni ulaşmak istediğin mezile/vuslata hazırlar. Bu nedenle yolda gördüklerini unutma. Onları hatırla. Yolda yaşadıklarından yılma, usanma. Yolda gördüklerinin dedikodusunu yapma… Yoldaki diğer yolculara iyi davran… Yolda düşeni koru, kolundan tut. Unutma senden istenen yola çıkmandır. Menzile/vuslata varmadan yolun bir köşesinde yatabilirsin. Yattığın yerden bir işaret taşı olabilirsin. Bu yola çıkmış olmak ve bu yolda yürümüş olmak bile aslında vuslata erdir….
Yol için iyi hazırlanmalısın. Bu yolculukta en çok dikkat edeceğin iyi bir rehber tutmandır. Rehberin iyi olduğunda kestirme yollarla seni hızlı bir şekilde vuslata ulaştırırken, kötü bir rehber ise yolda kaybolmana, çöllerde serapların peşinde koşmana ve hatta yok olmana/helak olmana bile yol açar. Bu nedenle rehberi iyi seçmelisin…
Yol bazen yolcuyu imtihan eder. Bu yolda yürümeye layık mı değil mi ? diye … Yolun imtihanında yılmamalı, paniklenmemelisin. Yol, her yolcuyu sırtında taşımaz. Layık olmayanı yoldan fırlatır. Yolda yürürken eskilerin ayak izlerini takip etmelisin. Hele bu yolda yürüyen meşayihlerin ve hele Resulün izini bulursan ne mutlu sana… Çıktığın yolda bakmasını bilirsen mutlaka o izleri de görürsün… Bu yolda onlar senden önce yürüdüler… Sen sadece bakmasını bil…
Yolda görmen için kalbini temiz tutmalısın. Kalbinde fırtınalar estiğinde seni yoldan çıkarmaya çalıştığında hemen sihirli kelimelerine yani zikrullaha yapışmalı, kalbini bu tür düşüncelerden temizlemelisin. Bu yol sağlam kalpli kişileri kabul eder… Bu yola çıktığında dilini değil, gönlünü korumalısın. Orada ses yok, söz yok… Sadece gönülden gönüle akan bir yol var… Sessiz konuşmaları duyabilmeli, gönlüne sahip çıkmalısın… Yolda sana fısıltı veren tüm hannasların vesveselerinden uzaklaşmalısın. Çünkü onlar gönülden gelen sesler değildir. Yol uzun… ama yolcu da gayretli olduğunda yollar kısalır…
İbrahim Halil ER