Aslında onlar kurbanda sadece uzak diyarlara et götürmediler..
Onlar, Türk halkının selamını götürdüler.
Türk halkının onların yanında olduğunu ilettiler.
Türk halkının, yani Osmanlı halkının onları unutmadığını göstermiş oldular.
ONLAR, SADECE ET GÖTÜRMEDİLER…
UMUT TAŞIDILAR/UMUT GÖTÜRDÜLER VE UMUT YÜKLENİP GETİRDİLER…
Onlar, yüzyıllık uykudan uyanan bir devdi…
Sevr’de vurulup, Lozan’da narkozda yatırılan dev…
Uyandı… Şimdi bu dev…
İslam dünyasını şimdi adım adım dolaşmak ve köprüler inşa etmektedir…
Ben artık uyandım… Sizin yanınızdayım diyor bu dev…
Onu karşılayanlar sadece bir et beklentisi içinde değil… Yitik kardeşlerini görmenin sevinci içerisindedirler… Her kurban bayramında gözler Türkiye’den gelecek kardeşlerini aramaktadır ve artık tüm İslam coğrafyasında bu bilinmekte ve beklenmektedir.
Onlar…
Modern çağın dervişleridirler…
Unuttuğumuz coğrafyanın Evliya Çelebileridirler…
Kimsenin gitmediği, kapısını çalmadığı insanların ayağına gidenlerdir…
Artık her bayram İslam dünyasında farklıdır…
Her bayram, kardeşlerinin geleceğini bilen, bekleyen, gözleyen ve özleyen gözler vardır…
Konuşulan budur…
Her yürüyüş bir macerasını/hikayesini dokur, hem yolcuya ve hem de yoldakilere..
Hatta yolun kendisi bile bir hikâye anlatır…
Aslında asıl hikâye yolculuk bittiğinde başlar… Yüreklerde…
İki taraf için de yeni bir kıvılcım oluşmuştur…
Türklerin bu kurban geleneği tüm emperyalistler tarafından korku ve tepkiyle gözlenmektedir… Ne yapıyor bu bir avuç insan? Kurbanla mı dünyayı değiştirecek?
Bizim çarklarımıza mı çomak sokacaklar?…
Ama bilmezler ki medeniyet kurbanla başladı…
İsmail’ini feda edemeyenlerin yeni medeniyetler inşa etmesi imkânsızdı…
Kurban sadece bir et değil…
Çok şeydi…
Bunu anlamak ve yüreklere dokunmak için yaşamak gerekirdi…
Bazı şeyler sadece yaşanırken anlaşılırdı… Bazı şeyler yaşandıktan sonra anlaşılırdı…
Her yürüyüş yolcusuna bir şeyler fısıldardı…
Eğer bu yürüyüşler boşuna olsaydı Kur’an gezmekten ibret almaktan bahsetmezdi… Türkiye, MODERN DERVİŞLERLE İslam dünyasını yeniden kucaklamaktadır… Herkesin silah ve nefret getirdiği bir ortamda sevgi ve kardeşliği getirmektedir…
Bir Afrikalı entelektüelin dediği gibi “yüzyıldır kayıptınız, neredeydiniz?… Sizi bekledik” sözü çok şeyler anlatmaktadır…
Bekleyenler var bizi
Bekleyenlerin olması güzel…
Unutmayın ki küçük hediyelerinizin karşılığı hem insanların yüreğinde ve hem de Allah’ın indinde büyüktür…
Not:
Hiç bir amelinizi küçümsemeyin. İhlasla yapılan az bir amel, çok şey değiştirir… Bereket olur, bolluk olur… Deniz olur… Siz seslenin sesinizi Allah duyurur…
Şerh:
Otelin kapısı her açıldığında bir grup savasçı Türk giriyordu içeri. Üstelik savaş meydanında zaferle donen bir komutan gibiydiler… Her birisinin tonlarca hikâyesi ve ağır yükü oluşmuştu…
Hatta bu seferde bayanlar bile yer almıştı…
Bakışlar ve yürekler pırıl pırıldı.. Aslında onların farkında olmadığı bir şey vardı. O da bu davranışın bir imparatorluk bakiyesi millet olmanın davranışı olduğuydu.
Bu edalar zincirlenmemiş bir ulusun uykusundan uyandığının göstergesiydi…
Kur’an bize boşuna mı anlatır Hz. Musa kavminin çöle sürülmüş hikâyesini…
Burada firavunun esaret zincirini tutmamış ve çölün özgür havasında yetişmiş yeni bir neslin yetiştiğini…
Devrimleri sinmiş yürekler değil korku bilmeyenler yapardı…