1) Aristo’ya göre madde ezelidir. Bu filozoflar da evrenin ezeli olduğunu savunuyorlar. Oysa evrenin ezeli olması fikri, başka bir ezeli varlık daha kabul etmek anlamına gelir ki bu hem tevhid anlayışıyla hem de Yaratıcının sıfatları ile çelişir.
Aslında filozoflar da tam olarak bunu söylemezler. Burada yapılan; Allah’ın zamandan ve mekandan münezzeh olduğuna iman etmek ve yarattıkları ile O’nun Zatı arasına bir mesafe koymaktır. Güneş örneği üzerinden gitmek gerekirse; güneş var olduğu andan itibaren ışığı da vardır. Fakat ontolojik olarak düşündüğümüzde ışığın olması için güneşin daha önce var olması gerekir. Yani güneş, ışığından önce gelir ve bu demektir ki; ışık ancak güneşin varlığı sayesinde mümkündür. Yaratıcı ile yaratılan arasındaki ilişki de böyledir. Filozofların bu konuda söyledikleri budur ve esasen bu konuda küfrü gerektirecek bir farklılık yoktur.
2) “Allah küllileri bilir, cüz’ileri bilmez.” derler. Filozoflar bunu söylerken; “Allah’ın bilgisi bizim bilgimiz gibi bölük pörçük değildir. O’nun bilgisi küllidir, bütüncüldür” demek isterler. Gazali de, “Sebe’ suresi 3. Ayette; ‘Ne göklerde ne yerde zerre ağırlığında bir şey bile O’ndan gizli kalmaz’ buyrulduğu üzere “Allah hem küllileri hem de cüz’ileri bilir” diyerek onları eleştirir. Özde iki taraf da çok farklı şeyler söylememektedir.
Esasında Aristo farklı bir düşünce sergiler. Onun, “Allah’ın zatı mükemmeldir, ve mükemmel bir şey değişmez. O sadece mükemmel olan ve değişmeyen zatını bilir. Değişenler mükemmellikten uzaktır ve Allah onları bilmez” gibi fantastik bir yaklaşımı vardır.
3) Bu filozoflar “Ahiret hayatı cismani değil ruhanidir” derler. İbn-i Sina, ahiretin sadece ruha ait olduğunu anlatan eserinde; “Bütün kutsal kitaplarda ahirete ait –cennetteki bahçeler, ırmaklar, katran kazanları v.s.- tasvirler; avam soyuttan anlamadığı için ihtiyaç duyulmuş anlatımlardır. Maddenin olduğu yerde mükemmellik olmaz, madde somuttur ve eksikliği temsil eder. Halbuki mükemmel ve sonsuz olan soyut olandır.” diye açıklar. Kur’an-ı Kerim, ahiret hayatının hem ruhani hem de cismani olduğunu vurguladığı için Gazali’ye göre bu da küfre yol açar. Halbuki bu filozoflar ahireti reddetmezler. Ancak fani olan maddi dünyayla baki olan ahireti kıyas etme hatasına düşmüşlerdir.
İmam Gazali’nin bu noktalar üzerinden filozofları tekfirle suçlamasını konjonktürel olarak anlamak gerekir. Felsefeden hareketle kendi fikirlerine destek arayan Batınilerin ellerine malzeme olabilecek her düşüncenin önünü kesme çabasıdır.
Gazali’ye göre avam felsefeyi anlayamayacağından, onları bu konuya yaklaştırmamak gerekir. Çünkü felsefe konusu itibarıyla ancak ilim ehlinin işidir.
İbn-i Rüşd; İmam Gazali’nin bu eleştirilerine “Tehafütü’tehafüt” (Tutarsızlığın Tutarsızlığı) adlı eserinde cevap yazar ve tüm filozofları muhatap alıp genellemede bulunmasının, demagoji yapmasının hatalı olduğunu, ona yakışmadığını söyler.
Özetle, Gazali’nin felsefe alanındaki görüşleri, dönemin şartları içinde şekillendiği göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir.
İbrahim Halil ER
Mehmet Bir
Hocam, sitemde yayınlayabilir miyim?
Ibrahim Halil Er
Mehmet Bir tmm
Mehmet Bir
+ bu yoruma ne dersiniz hocam?
Seyyid Hüseyin Nasr’ın Üç Müslüman Bilge’de ileri sürdüğüne göre Makâsidü’l-Felâsife İbn-i Sina’nın Dânişnâme-i Âlâî adlı Farsça felsefe kitabının harfiyen tercemesidir. Daha sonra Jules Janssens gibi araştırmacılar eserin aslında Dânişnâme-i Âlâî’nin harfiyen çevirisi olmasa da Arapça’ya başarılı bir uyarlaması olduğunu ortaya koydu.
| Gazzâlî Konuşmaları
Gazzâlî ve Felsefe bölümü
İlhan Kutluer
Sina’nın eseri ile neden Gazali reddiyeyi ona yazsın? Çelişki ama nerede?
Ibrahim Halil Er
Mehmet Bir demekki felsefecileri iyi araştırmış ve eserlerine hakim.
Ama ibn sina nin eserlerini arapça yazdığını biliyordum. Bu farsça eser ilginç.
Ama buveyhilere hizmet ettiğine göre büyük olasılıkla onlar için yazmıştır.
Sedat Yılmaz
Mehmet Bir Makâsıdu’l Felâsife bir reddiye eseri değildir. Gazzâlî Hz Makasıd’da olumlu-olumsuz bir yargıda bulunmadan sadece nakille yetinir. İsminden de anlaşıldığı üzere kitabın maksadı sadece Filozofların maksatlarını dermeyan etmektir. Bilahare Gazzâlî Hz reddiyelerini Tehâfüt’te işleyecek. Denildiğine göre Makasıd Danişnâme-i Âlâînin tercemesidir.
Mehmet Bir
tamam, bu noktayı atlamışım (y)
Abdullah Kuloglu
Gazali haklı tekfir ettiği konularda.
Sedat Yılmaz
Gazzâlî Hz ilk iki konuda filozofları tekfirde zannediyorum haklı değildir. Çünkü İbn-i Sina el-evvel olarak yalnız Allah Teâla’yı görür. Cuz’i ilim konusunda da Allah’ın tümel-tikel ne varsa bildiğini ancak bu bilginin beşer bilgisi gibi olmadığını aksi halde teceddüd gerekeceğini zikreder. Bu ikisinde tekfiri gerektirecek bir husus yoktur. En azından İbn-i Sina özelinde böyledir. Ancak sonuncusu olan Haşr-i Cismânî konusunda hazret kesinlikle haklıdır. Ancak orada da İbn-i Sina’nın kaygıları çok başka daha çok tenâsüh inancının önüne set çekmek derdinde. Ona göre kelamcıların görüşü tenâsüh inancına kapı aralıyor.
Abdullah Kuloglu
Sedat Yılmaz Evren ezeli midir? Varlığı kendinden midir diye sormuyorum. Varlığı kendinden olan Ezeli ile kaim bir ezeli midir?
Sedat Yılmaz
Abdullah Kuloglu
İbn-i Sina nazarında El-Evvel olan sâdece Allah Teâla’dır. Onun üzerinde durduğu yokta evren değil Allah Teâla’nın yaratma sıfatının dâimi olduğu. Yani İbn-i Sina muattal bir ilah anlayışını reddediyor. Ona göre Allah Teâla hep yaratıyor. Eserlerinde şuna kesin olarak temas ediyor ki Allah Teâla’nın zâtı herşeye önceliklidir, herşeye tekaddüm ediyor.
Herşey varlığını ona borçlu ve var olmada ona muhtaç. Bu düşünceden zaten aleme kadim demesi beklenmez. Buna benzer bir düşünceyi sudur nazariyesi bağlamında olmasa da İbn-i Teymiyye de savunuyor. Görüş doğru yada yanlış bunu konuşmuyorum sadece anlamaya çalışmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Yoksa ben de hudûs delilini zikrederek kabul ediyorum.
Kıdem-i âlem konusunda ateist materyalizm/dehriyyun ile İslam filozoflarını ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Yoksa ateist materyalistler kıdemiyeti maddeye veriyorlar. Haliyle yaratıcı bir başka varlığa gerek duymuyorlar. Ancak İbn-i Sina felsefesinde âlem baştan, sona Allah Teâla’nın zatına bağlı.
Abdullah Kuloglu
Sedat Yılmaz Metaryalistler de ilk maddeyi Ula kabul edip diğerlerini zorunlu ve ona muhtaç kabul ediyorlar. Mesele alemin kıdeminin niteliğinden ziyade bunun zorunlu sonucu olarak kabul edilen İlah tasavvurunda zaten. Ben de onu soruyorum, Allah kelamı ve Peygamber hadislerinde kendisini tanıtan Allah’a böyle bir ilahı ortak koşmak nedir? Akidenin kaynağı teorik akıl mı yoksa teorik aklı kuşatan Allah kelamı ve Peygamber tavrı mı!
Abdullah Kuloglu
Bu arada hudus delili de akla teselli cümlesinden… Yani peşin bir imanla kabul edilen itikat ölçülerinin muhtemel ve zanni doğrulanması sınırında. Yoksa buna bağlı veya kaynağı bu olan bir iman yine aklın yontuğuna tapmaya döner iş.
Sedat Yılmaz
Abdullah Kuloglu ortak koşmak nerede hocam? Allah Teâla’nın yaratma sıfatı ezelîdir demek mi ortak koşmak?
Sedat Yılmaz
Zamanda bunun başlangıcı yoktur, her biri birbirine tekaddüm eder, Allah ise hepsine zâten tekaddüm eder der filozof. Doğru yada yanlış mesele bu değil ama ben burada küfür göremiyorum.
Abdullah Kuloglu
Sedat Yılmaz Allahın yaratma sıfatının ezeliliği ayrı, yaratmasının ezelililiği ayrı. Allahın yaratma sıfatı yaratmasını zorunlu kılan bir sıfat mıdır! Allah dilediği zaman dilediği gibi yaratır. Yaratmamayı dilediği zaman da yaratmaz.
Sedat Yılmaz
Abdullah Kuloglu aynı fikirdeyim. Ancak dediğim gibi Allah Teâla’ya dayanan bir kıdem fikri küfrü gerektirmez der bazı isimler. Bu görüş Eş’arilerden Âmidi’ye nisbet edilir. Kaynak aklımda yok ancak Râzî Hz de bu konuda Gazzâlî Hz’lerine iştirak etmez.
Abdullah Kuloglu
Sedat Yılmaz kardeşim o kaynak ve literatürü ben de biliyorum. Allaha dayanan bir kıdem fikri.. Sana bir soru alemin zaman bakımından ezeli olmasına nazaran, Allah da zaman bakımından ezeli midir? Yoksa Allahın ezeliliğinden zamansız, hadi daha düz bir ifade ile zamandan münezzeh olduğu mu anlaşılır? Eğer Allah zamandan münezzeh ise ki yaratması da ki EZELİLİK derken (?), alemin ezeliliği de bu mânâda mıdır? Çünkü mantık şu; zamanda ezeli olanın eseri de zamanda ezeli olmak durumundadır. Bu türlü bir ezelilik sıfatı Allah hakkında mümkün mü?
Sedat Yılmaz
Abdullah Kuloglu bunu İbn-i Sina’ya mı soruyorsun bana mı? Ben Eş’ariyim düşüncem de o yönde bu mevzularda.
Abdullah Kuloglu
Sedat Yılmaz Eşari olarak sana soruyorm.
Sedat Yılmaz
Abdullah Kuloglu
Allah Teâla ezelîdir varlığı zaman ve mekanla mukayyed değildir. Bunlar ve emsâlinden münezzehtir. Gayrısı bir zaman içinde var edilmiş muhdes varlıklardır. Geriye doğru teselsül de mümkün değildir. Kısaca böyle.
Sedat Yılmaz
Abdullah Kuloglu keza fail-i muhtar bir varlıktır. Birşeyi ne zaman dilerse o zaman yaratır.
Abdullah Kuloglu
Sedat Yılmaz Eyvallah. Bizatihi kadim olan ile lizatihi kadim olan arasındaki fark zaman bakımından nedir? İkisi de zamanda başsız ve sonsuz mu? İbni Sinanın anlayışı itibariyle soruyorum.
Cafer Dağcı
Hanefiler maturidi eşariler şafii olmak zorundamıdır.
Hanefiler den biri kadın nebi olabilir diye düşünüp inansa eşari mi olur. Veya akılla allahı bulmak mümkün diye düşünen bir şafi mezhebine mensup bir kardeşimiz maturidi mi olur. Neden böyle torba kanun gibi paket proğram gibi dar bir kalıp oluşturulmuş ve maturidi eşari veya hanefi şafii gibi islam grupları yada cemaatleri oluşturulmuş. Yöneticilerin böl parçala yönet tekniklerinin bir ürünü olabilirmi? Okuyup araştırdıkca deli sorular beynimi kemiriyor.
Mustafa Taşer
Vallahi hocam şimdiki felsefecilerin içine vesvese kaçmış ne dediklerini bilmiyorlar, adeta dinden çıkıyorlar.
SORU: İslam alimleri hangi felsefeyi eleştirmiştir?
Ibrahim Halil Er: Akıl ve naklin önceliği konusu Gazalinin başlattığı bir tartışma değildir.
Hatta gazali felsefeyi eleştirirken bile felsefe yapmıştır el-munakkizu mineddelale (yani yanlışlıktan uyanma) kitabı felsefi terminoloji, kıyas ve delillerle doludur.
Medreselerde mantık dersi (isagoci) okunmadan icazet alınmaz.
İslam alimlerinin kabul etmediği felsefe dehriyyun (yani materyalist) din düşmanı felsefe ve görüşlerdir.
İslam alimleri yüzyıllarca materyalislerle, ateistlerle mücadele etmişler, dolayısıyla onların karşı çıktığı bu felsefedir.
Yoksa aklı, tartışmayı ve düşünceyi yok saymaları kendilerini yok sayma anlamına gelir.
Ebubekir Yaman
Aklın birincil vazifesi nakli kavramak değil midir kıymetli hocam?
Cafer Dağcı
Akıl, tam bir ölçü değildir. Çünkü her akıl bir değildir. En akıllıyı ölçü olarak alırsak bu ancak daha akıllı biri çıkana kadar hüküm sürer. Daha akıllı biri çıktığında önceki devre dışı kalır.
Mantık ve matamatik akıllı insanların anlıyabileceği araçlardır. Her akıl bunları anlayıp kavrayamaz. En güzeli koca karı imanıdır. Şeksiz şüpesiz iman etmektir.