
-Bu konuşma Bakanlık tarafından Suriyeli gençlere yaptığım Arapça konuşmanın Türkçe çevirisidir-
Günümüz insanın ve gençlerinin öncelikle ahlaklarını güzelleştirmeleri gerekir. Çünkü toplumsal ilişkilerimizin gelişmesi ve birbirimize karşı muhabbetin artması güzel ahlakla olur. Bir Müslüman öncelikle güzel ahlaklı olur. Resulullah (Sav) “Müslüman Müslümandan elininin ve dilinin emin olduğu kimsedir” der. Aynı zamanda “Ben güzel ahlakı tamamlamak için geldim” der. Kur’an’da “Sen güzel bir ahlak üzeresin” diyerek ahlakın güzelliğini vurgular. “VE gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.” (Kalem suresi 4)
İslamın ahlaka verdiği önem ibadetlere verdiği önem gibidir. Hatta ibadetlerin amaçlarından birisi de güzel ahlakı geliştirmek ve insanı kötülüklerden alıkoymaktır.
Günümüzde insanlar nedense güzel ahlakı ihmal ettikleri gibi, sanki ahlaklı olmak dinin bir buyruğu değilmiş gibi de hareket etmekte, birbirlerine zulmetmekte ve saldırmaktadırlar. Öyle bir hale gelmiş ki artık insanlar Müslüman kardeşinden emin değildir. Halbuki Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “bize silah doğrultan bizden değildir”
Müslüman, savaşlarda bile teslim olana dokunmazdı. Hatta bu kişiler gayri müslim bile olsa onlara dokunmazlardı. Zımmi demek Müslümana zimmet edilmiş kişi demekti ve tüm gayri Müslimleri zımmi kabul ederlerdi. Fakat günümüzde Müslüman olduğunu iddia edenlerin bu en basit islami kuralı ihmal etmeleri, ahlakın bizden nasıl kaybolduğunu göstermektedir.
Biz tarih boyunca güzel ahlakı yaymaya çalıştığımız gibi, dünyaya adaleti getirmeye çalıştık ve tüm insanlara bunu yaydık. Günümüzde bu konularda eksiklik varsa bu islamın değil bizim suçumuzdur, kendi hatalarımız ve kötülüklerimizi dinimize mal edemeyiz.
Sevgili gençler
Güzel ahlakla ilgili bazı kısa anektodlar sizlere anlatmaya çalışacağım. Fakat güzel ahlakı tamamlamak için bir gencin öncelikle bilmesi gereken temel kuralları ve bilgileri kısaca beyan edeyim.
1. Din
Değerli gençler, dinimizin emirlerini bilmediğimiz zaman, yaşadıklarımızı din sanırız. Bu nedenle dinimizi alimlerden öğrenmeliyiz ve bize dini kullanarak saldıracak olanlara karşı uyanık olmuş oluruz. Öncelikle dinimiz güzel ahlaklı olmayı emreder. Adam öldürmeyi, hırsızlığı ve fuhşiyatı yasaklar. Savaşlarda bile teslim olanı, kadını ve çocuğu korur ve bu kişilerin dokunmazlığı vardır.
2. Tarih
Bizim öncelikle ciddi bir tarih bilgisine sahip olmamız lazım. Tarihimizi okuyup öğrenmezsek bize saçma hikayeleri tarih gösterir bizi yanlış yönlendirirler. Tarihimizi ve atalarımızın neler yaptıklarını bilmeliyiz ki küçük ve hakir olmadığımızı anlayalım. Peki tarihte nelere dikkat edeceğiz:
Öncelikle Resulullah (sav) siretini iyi bir şekilde öğrenmeliyiz, onu kendimize örnek almalıyız. Sonra sahabeleri öğrenmeliyiz. İslam peygamberlerin hayatlarını ve tarihimizdeki önemli kişi ve olayları öğrenmeliyiz.
Ayırca, tarihi sadece kendi tarihimizi öğrenmek olarak değil, düşmanımızı tanımak için onların da tarihini öğrenmeliyiz ki düşmanımızın kim olduğunu, amacını ve hedeflerini bilmiş oluruz. Düşmanını tanımayan bir genç, zamanla o düşmanın iğfal edici çağrısını dost çağrısı sanır ve düşmanın egemenliğine girer.
Şunu unatmamalıyız ki yaşadığımız coğrafya dünyanın en kıymetli coğrafyasıdır ve burada tüm dünyanın gözü bulunmaktadır. Bizim dost ve düşmanlarımızı birbirinden ayırt etmemizin yolu tarih bilgisine iyi sahip olmaktır.
Ahlak Güzelleştirilebilir
– وعن أبي أُمَامَة الباهِليِّ رضي اللَّه عنه قال : قال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « أَنا زَعِيمٌ ببَيتٍ في ربَضِ الجنَّةِ لِمَنْ تَرَكَ المِراءَ . وَإِنْ كَانَ مُحِقّاً ، وَببيتٍ في وَسَطِ الجنَّةِ لِمَنْ تَرَكَ الكَذِبَ ، وإِن كَانَ مازِحاً ، وَببيتٍ في أعلى الجَنَّةِ لِمَن حَسُنَ خُلُقُهُ » حديث صحيح ، رواه أبو داود بإِسناد صحيح .
630-257 Ebu Umame el Bâhilî (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasu-lullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Haklı bile olsa insanlarla mücadele ve didişmeyi terkeden kimseye cennetin bir kıyısında köşk verileceğine ben kefilim. Şaka bile olsa yalanı terkeden kimseye cennetin merkezi yerinde bir köşk verileceğine ben kefilim. Ahlakını güzelleştiren kimseye de cennetin yüksek yerlerinden bir köşk verileceğine kefilim.” (Ebu Davud, Edeb 7)
İnsan ahlakını çalışmayla düzeltebilir. Öncelikle kötü olan yönlerini tespit edip bunu iyi huylarla düzeltmesi gerekir. Mesela ağzı bozuksa bunu frenleyebilir ve bunun yerine dualar ve güzel şeyler koyabilir. Tembel ise kendisini çalışmaya teşvik edecek şeylerler bulmalıdır. Sinirliyle sabırlı olmaya kendisini zorlamalıdır. Sabırsızsa kendisinin sabrını artıracak işlerle uğraşabilir. Bunlar ibadetler, oruç gibi
Yani güzel ahlak doğuştan gelen bir şey olmayıp, çevremiz, yaşantımız ve inançlarımızla şekillenir. Ama insan kendisinin kötü ahlaklarını tespit edip bunları düzeltmelidir. Sürekli bir mücadele içinde olmalıdır.
Güzel Ahlak
İnsanlar birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Toplum halinde yaşarlar. Bu nedenle birbirleriyle ilişkilerinde uymaları gereken kurallar olduğu gibi, birbilerine karşı da saygılı olmak zorundadırlar. Hiç kimse kendisini saymayan ve sevmeyen bir insanla ilişki kurmak, dost olmak istemez. İnsanın toplumda bir yer edinmesi ve dost kazanmasının yolu ahlaklı olması ve diğerlerinin haklarına saygılı olmasıdır. Allah Resulü’nün güzel ahlâka teşvik eden pek çok güzel sözü vardır. Meselâ bir hadisinde, “İçinizden en çok sevdiklerim ve kıyamet gününde bana en yakın olanlarınız, ahlâkı en güzel olanlarınızdır” der. Güzel ahlâk, mü’minin Cennete girmesine vesile olduğundan, Peygamberimize, kendisine insanları en çok Cennete koyacak olan amel sorulduğunda “Takva ve güzel ahlâk” olarak buyurmuştur.
– وعن عائشةَ رضيَ اللَّه عنها ، قالت سمعت رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يقول : « إِن الُمؤْمِنَ لَيُدْركُ بِحُسنِ خُلُقِه درَجةَ الصائمِ القَائمِ » رواه أبو داود
629-256 Aişe (r. anha) Rasulullah (s.a.v)’i şöyle buyururken işittim dedi. “Bir kimse güzel ahlakı sayesinde gece ibadet eden gündüz oruç tutan kimselerin derecesine ulaşır.” (Ebu Davud, Edeb 7)
Şimdi önemli ahlak kurallarını da burada zikredelim:
1. Saygı: İnsanın öncelikle kendine, çevresine (ana-baba, hoca, yaşlı) ve aleme karşı saygısı olması gerekir. Tüm sosyal ilişkilerimizin temelinde saygı vardır. Saygı göstermediğimiz zaman saygı da görmeyiz. Saygının temel kuralı insanların haklarına riayet etmek, onları hem hareketlerimizle ve hem de sözlerimizle incitmemektir. Büyüklerimize karşı, öğretmenlerimize karşı ve devlet idarecilerine karşı saygılı olmamız gerekir. Ayrıca onlara karşı saygılı olduğumuz zaman onlar bizi korurlar. Bizden küçüklere karşı da sevgi ve şefkat göstermeliyiz ki onlar da büyüklerine karşı saygılı olmasını öğrensinler. Efendimiz (SAS),“Annesi, babası hayattayken cenneti kazanamayanın burnu yerde sürtülsün!”
لَيْسَ مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغ۪يرَنَا وَيُوَقِّرْ كَب۪يرَنَا
Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.
Tirmizî, Birr, 15
2. Zarar vermemeliyiz. Ahlakın en önemli kuralı çevremize zarar vermemek ve çevremizi korumaktır. Çünkü biz bir çevrede yaşıyoruz ve yaşadığımız çevreyi korursak bu bizim daha iyi yaşamamızı sağlar. Suları kirletmesek, etrafa çöplerimizi atmasak daha temiz yaşamış oluruz.
إِنَّ اللّٰهَ لَا يَنْظُرُ إِلٰى صُوَرِكُمْ وَأَمْوَالِكُمْ وَلٰـكِنْ يَنْظُرُ إِلٰى قُلُوبِكُمْ وَأَعْمَالِكُمْ
Allah, sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. O, sadece sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.
Müslim, Birr, 34; İbn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 3/285, 539
3. Hayvanlara saygı: İnsan sadece insanlara değil hayvanlara karşı da sevgi duymalı, onları korumalı ve onlara zulm etmemelidir. Çünkü bütün canlılar, kıyamet gününde bizden haklarını talep ederler. Ayrıca, bu dünya sadece bizim değil tüm canlıların da dünyasıdır ve onların da burada yaşamaya hakları vardır. Hayvanlar hem bizim hayatımızı kolaylaştırmaktadırlar ve hem de bizim için bir besin kaynağıdırlar. Bu nedenle onlara karşı da borçluyuz.
4. Temizlik: Bizim kendi bedenimizin temizliğine önem vermemiz gerekir. Aynı zamanda giysilerimizin temizliğine de önem vermeliyiz. Temizliğin en önemli kuralı kirletmemektir. Ne kadar az kirletirsek o kadar az bize iş çıkmış olur. Aynı zamanda bir çok hastalıklar kirden, pislikten çıkmaktadır. Ne kadar temiz olursak hastalıklardan da kendimizi o kadar korumuş oluruz.
5. Kanaatkar olmak:
6. Şükür etmek: عَجَبًا لِأَمْرِ الْمُؤْمِنِ، إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ ، وَلَيْسَ ذَاكَ لِأَحَدٍ إِلَّا لِلْمُؤْمِنِ: إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَـكَرَ، فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ، فَكَانَ خَيْرًا لَهُ
Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hâli vardır; onun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete)kavuşursa, şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa, sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.
Müslim, Zühd, 64
7. Sabırlı olmak
8. Güzel konuşmak: “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara yumuşak davrandın. Ama eğer onlara karşı katı yürekli davransaydın, kesinlikle senden uzaklaşırlardı: Şu halde onları affet, affedilmeleri için de dua et ve yönetim işinde onlarla istişare et! Artık kararını verdiğin zaman da, Allah’a güven! Çünkü Allah kendisine güvenenleri sever.” (Ali İmran suresi 159)
9. Yardımsever olmak, şefkatli olmak:
10. Cömert olmak
11. İyi huylu olmak- EDEB: İnsanların cennete girmelerini en çok sağlayan şey nedir, diye sordular, “güzel ahlaktır” buyurdu. Kişiye verilenlerin en değerlisi nedir, diye sordular, “güzel ahlaktır” buyurdu. Konuyu Gazalî’nin söyledikleriyle bitirelim, der ki, insanlar ahlakın ne olduğunu anlatma yerine onun semerelerini, ne olarak göründüğünü anlatırlar. Oysa ahlakın hakikati, bir huyun insanda tabiat haline gelmesi ve düşünüp taşınma ihtiyacı duymadan o huyun kendiliğinden ve kolayca davranışa dönüşmesidir. Yani ahlak refleks haline gelmiş davranışlardır. Bazılar ise ahlakın semeresine bakarak derler ki:
Güzel ahlak mütebessim bir yüz ile herkese iyiliği dokunmaktır.
Şikâyet etmemek ve edilmemektir.
Kimseye eziyet vermemek ve eziyetlere tahammül etmektir.
Bunlar Gazalî’nin söylediklerinden.
Ama sanırım güzel ahlakın en önemli ve öncelikli meyvesi dürüstlüktür. Bunu biz ölesiye dürüst olma diye anlatırız. Dürüstlük bir müminde önce aklın ve imanın gereği olarak, irade ve çaba ile yaşanır. Buraya kadarı dürüstlüğün, her mümin için farz, yani olması gereken ibadet boyutudur. Bu sürdürülürse insanın tabiatı haline gelir ve güzel ahlaka dönüşür.
مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا
Bizi aldatan bizden değildir.
Müslim, Îman, 164
Bugün müslümanların en çok muhtaç oldukları ahlaki haslet budur. Çünkü çok uzun yıllardır müslümanlar güvenilirliklerini kaybettiler. Oysa ‘mümin’ güvenen ve güvenilen insandır. Bu özelliği kazandıklarında yeniden mümin olacaklar ve tekrar dünyayı da Ahireti de elde edeceklerdir.
إِنَّ الصِّدْقَ يَهْد۪ى إِلَى الْبِرِّ، وَ إِنَّ الْبِرَّ يَهْد۪ى إِلَى الْجَنَّةِ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتّٰى يُكْتَبَ صِدّ۪يقًا، وَ إِنَّ الْكَذِبَ يَهْد۪ى إِلَى الْفُجُورِ، وَ إِنَّ الْفُجُورَ يَهْد۪ى إِلَى النَّارِ، وَ إِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتّٰى يُكْتَبَ كَذَّابًا
Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye kezzâb (çok yalancı) diye yazılır. Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103-104
12. Gurur, kibir, öfke ve kötü ahlak. “Allah’dan korkan kimseler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever.” (Âl-i İmrân sûresi 134)
Peygamber Efendimiz’in sevgili torunu Hz. Hasan’ın, öfkeyi yutup suç bağışlama konusunda pek güzel bir davranışı vardır. Bir gün Hz. Hasan’ın kölesi elindeki tabağı düşürerek efendisinin elbisesini kirletmişti. Bu dikkatsizliği sebebiyle ceza göreceğini zanneden köle, yukarıdaki âyet-i kerîmenin “Onlar ki, öfkelerini yenerler” kısmını okuyuverdi. Hz. Hasan köleye bakarak: “Yendim” dedi. Köle âyetin “Ve onlar insanları affeder” bölümünü okuyunca Hz. Hasan “Bağışladım” dedi. Buna çok sevinen köle âyeti tamamlayarak “Ve Allah iyilik edenleri sever” deyince, Hz. Hasan: “Ben de seni âzâd ettim” dedi ve köleye 400 gümüş akçe vererek onu hürriyetine kavuşturdu. Bu olay tâbiînin büyük âlimlerinden Meymûn İbni Mihrân için de anlatılır.
13. Komşu hakları: Komşularımızın da bizim üzerinde hakları vardır. onları kuruyup gözetmek, mallarını ve namuslarını kollamak, hasta olduklarında ziyaretlerine gibi.
Nasreddin hoca komşusunun hasta olduğunu öğrenir. Ziyaretine giderken şöyle düşünür:
— Komşum hasta. Hal ve hatırını sormam gerekir.
Ben sağır bir adamım, hastalıktan onun da sesi çıkmaz. Zaten hastaya sorulan sorular ve alınan cevaplar aşağı yukarı aynıdır.
Ben, nasılsınız, diyeceğim; o, iyiyim, teşekkür ederim, diyecek. Ne yiyorsun, desem, elbet bir yemek ismi söyleyecek. Ben de afiyet olsun, derim. Hangi doktor geliyor, desem, elbet bir doktor adı söyleyecek. Ben de, iyi doktordur, derim. Olur biter. Nihayet, hastanın başucunda oturup konuşmaya başladılar:
— Nasılsınız?
Hasta inleyerek cevap verir:
— Ölüyorum…
— Oh oh, çok memnun oldum.
Sağır adam tekrar sorar:
— Hangi yemeği yiyebiliyorsun?
— Zehir yiyorum…
— Afiyet olun sana yarar inşallah. Tedavi için hangi doktor geliyor?
— Azrail geliyor… Hadi defol yanımdan…
— Çok bilgili ve tecrübelidir. İnşallah yakında sana yararlı olur.
— Defol, kahrol, benden uzak dur…
O ise, komşuluk görevini yerine getirmiş olmanın mutluluğu içinde oradan ayrılır.
مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَلَا يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ، وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَصْمُتْ
Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. Buhârî, Edeb, 31, 85.
مَا زَالَ جِبْر۪يلُ يُوص۪ين۪ى بِالْجَارِ، حَتّٰى ظَنَنْتُ أَنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ
Cebrâil, bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben (Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim. Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140-141
14. Emanete hıyanet etmeme: Hz. Muhammed (s.a.v.) münafığın alametlerini sayarken, “Emanete riayet etmemek, verdiği sözde durmamak ve yalan söylemek” olarak özetler.
Değerli Gençler
Genci başarılı yapan, toplumda değer kazanmasını sağlayan ve hatta büyüklerinin onları sevmesini, desteklemelerini sağlayan onun güzel ahlakıdır.
Ahlakımızın güzelleştirdiğimizde toplumda itibar elde ettiğimizi ve insanların bize yardım ettiğini de görürüz. Bu nedenle bir gencin gelişmesinin, iyi yerlere gelmesinin yolu güzel ahlakla olur.
Güzel ahlak doğuştan gelen bir özellik olmayıp insanın çalışıp çabalayıp elde ettiği bir davranıştır.
Güzel Ahlak, İslamın bizden istediği bir harekettir. Hatta İslam’ın ibadetlerle insanı ulaştırmak istediği kamil insan noktası güzel ahlaktır.
Biz ibadetlerimize önem verirken o ibaretlerin dünyevi yönünün iyi insan olmamız gerektiğini unutuyoruz. İbadetleriyle birlikte her türlü ahlaksızlığı işleyen ibir insan profilini gördüğümüzde ibadetin ona fayda vermediğini ve belki de kabul olmadığını anlamamız gerekir.
Sizler ahlakınızı güzelleştirdiğinizde hayatın size kolaylaştığını, insanların size yardım etmek için yarıştığını görürsünüz.
مَا نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدًا مِنْ نَحْلٍ أَفْضَلَ مِنْ أَدَبٍ حَسَنٍ
Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. Tirmizî, Birr, 33
لَيْسَ مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغ۪يرَنَا وَيُوَقِّرْ كَب۪يرَنَا
Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. Tirmizî, Birr, 15
İbrahim Halil ER