Hafta sonu Ankara’nın Ayaş ilçesindeydim. Yıllardır bu ilçenin ismi hep dikkatimi çeker ve biraz da tepki gösterirdim. Yani başka isim bulunmamış mı da Ayaş ismi verilmiş? diye.
Buraya geldiğimde yol kenarında Belediye’nin diktiği Ayaş’ı tanıtan tabelalar dikkatimi çekti. Orada Bünyamin Ayyaşi türbesinden bahsedilmektedir. Demek ki Ayaş’a ismini veren bu zattı.
Bunun üzerine Bünyamın Ayyaşi’yi biraz araştırdım. Bayramiye tarikatının şeyhlerinden birisidir. Kendisi bir iftiraya uğrar ve haksız olarak Kütahya kalesine hapsedilir. Fakat daha sonra durum Sultan Süleyman’a anlatılınca onu serbest bırakır, kendisi de bu yöreye gelir. Burada vefat eder. Türbesi Bünyamin Ayyaşi Camisi içerisindedir.
Bazı kaynaklar da Ayyaş isminin bir Türk oymağının da adı olduğunu belirtirler. Ayaş Oymağı, Oğuz Türklerinin Bozok kolu, Gün Han Oğulları, Bayat Boyu, Barak Obası’na bağlı bir oymaktır. Kelime Türkçe olup, “parlak, aydınlık gece” anlamına geldiği rivayet edilir. Bu arada Ayas (seddesiz) ipek yolu uzerinde oldugu icin eski bir yerlesim yeridir. Tarihi, tarih oncesi doneme kadar ulasir.
Ayaş içmecelerinin yanında tarımı ile de ünlüdür. Ankara’da olanlar Ayaş domateslerini bilirler ve pazarlarda satılır.
Ayrıca ilçenin simgesi dut olduğundan burada dut üretiminin de yapıldığını ve bu konuda iddialı olduklarını düşünmekteyiz. Her yıl belediye tarafından dut festivali düzenlenmektedir. Dut üretimi yapıldığına göre bölge aynı zamanda ipekçilik ile de uğraşıyor olması gerekir. Çünkü dut ağaçlarının yetiştirilmesinin en önemli sanayi amacı ipeçkiliktir, yani ipek böceği yetiştiriciliğidir. Bence devletin ve belediyenin bu konuda yeniden çalışma yapması ve Ayaş’ı ipekböcekçiliği konusunda desteklemeleri, yönlendirmeleri gerekir.
Ayaş’ın diğer bir özelliği de meşhur Ankara tiftik keçisi merkezi olmasıdır. Bu konuda da devletin yatırım yapması ve tiftik keçisinin geliştirilmesi gerekir. Günümüzde tiftik keçisi konusunda dünyada Güney Afrika söz sahibidir ve işin ilginç yanı, onlar bizim Ankara tiftik keçisini alarak yetiştirip bugün tiftik keçisi ve yünü konusunda dünyada söz sahibi olmuşken, biz sadece bakmaktayız.
Ek
Bu arada aklıma gelmişken Ayyaş b. Ebi Rabia (ra) isimli bir sahabimiz de bulunmaktadır. Oradaki isim Ayyaş şeklindedir ve maalesef bu kelime günümüz Türkçesinde sarhoşlar için kullanılmakta, bir anlamda kendi değerlerimize nasıl yabancılaştırıldığımızı ve sömürünün nerelere kadar yayıldığını göstermektedir. Aslında bu kelime “iyi bir yaşamı olan kimse ve emekçi” anlamına gelmektedir. Onun hikayesini daha önce sayfamda anlattım, çok ilginç ve hüzünlü bir hikayesi vardır.
Ayaş İçmeleri
Hafta sonu Ayaş içmelerine gittim. Ankara’ya 50 km uzakta ve Beypazarı yolu üzerinde olan bu şirin ilçenin en önemli özelliği içmeceleridir. Maalesef bu içmeler Türkiye’de fazla bilinmemektedir. Termal konusunda genelde Ankara’nın Kızılcahamam, Haymana ve Beypazarı ilçeleri öne çıkmakta, Ayaş arada kaybolmaktadır.
Halbuki Ayaş’ın bunlardan ayrılan en önemli özelliği içmecesidir. Çünkü diğerleri birer kaplıca özelliğini gösterirken Ayaş içmecesi ile öne çıkmaktadır.
Genelde bilenlerin geldiği ve bunun dışındakilerin pek uğramadığı bir yerdir Ayaş içmeceleri. Gerçi son yıllarda bazı yatırımcılar burada termal otel ve devre mülk kurdular fakat yine de gerekli ilgiyi gördüğünü düşünmüyorum.
Şimdi bu içmece hangi hastalıklara şifalıdır, biraz da ondan bahsedelim.
Bu su gerçekten çok şifalı olduğunu bizzat kendim tecrübe ettiğim gibi şahit de oldum. Örneğin böbrek taşlarına faydalıdır. Bu taşların düşmesini veya eritmesini sağlar. Böbreğinde kum olanların kumlarını da döker. Bizzat şiddetli böbrek ağrısı çeken arkadaşları götürdüm ve iki gün sonra taşı düşürdüklerini söylediler ki yıllardır artık böbrek ağrısı çekmemektedirler.
Ayrıca mide, ülser, safra, bağırsak hastalıkları, tenya gibi hastalıklara da faydıladırlar. Bazı kişilerde yüksek tansiyon ve şekere de yaradığını duydum.
Yani Allah yarattığı her hastalığa doğal yollardan şifa kaynağı da yaratmıştır. Sadece bizim bunu görmemiz, araştırmamız gerekir.
Burada fayda elde etmek için minimum üç gün kalınmalı ve sabahları aç karna mümkün oldukça çok su içilmelidir. Bu su, ishal yaparak mide, bağırsak ve böbreklerde ne varsa dışarı atmaktadır. Artık kişi sadece su attığı zaman tüm iç organlarını temizlemiş demektir.
Özellikle bu tür hastalıklardan muzdarip olanlara tavsiye ederim. Ankara’da oturanlar günübirlik gidip gelebilirler.
Not: Buradaki en büyük sorun, konaklama ücretlerinin yüksek olmasıdır. Çok modern olmayan tesisler birinci sınıf ücret istemekte ve indirime de gitmemektedirler. Halbuki ciddi kampanyalarla hem tesisler dolar ve hem de vatandaş ucuz hizmet alır. Tesisler pahalı olduğundan içmecelerin etrafındaki çok da iyi olmayan pansiyonlara rağbet yoğun olmuştur.
İbrahim Halil ER