Ülkemizdeki her üniversitede bir eğitim fakültesi bulunmaktadır. Eğitim fakültelerinin amacı ülkenin ihtiyaç duyduğu öğretmenleri yetiştirmektir.
Fakülteler, Milli Eğitim Bakanlığının ihtiyaç duyduğu elemanları yetiştirirken, Bakanlıkla acaba ne kadar iç içedirler ve ne kadar beklentileri cevaplamaktadırlar. Halbuki bu okullar doğrudan Milli Eğitim Bakanlığına devredilse ve buraların işletmesini de bakanlık üstlense, kendi elemanlarının yetişmesini daha iyi sağladığı gibi, beklentilerine uygun müfredatları da uygulamış olur.
Günümüzde, Eğitim Fakültelerini bitiren öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığında göreve başladıklarında bir yıl stajer öğretmen ve uygulama öğretmenliği adı altında kurslar görmektedirler. Bu nedir şimdi? Yani bu kişilere öğretmenlik formasyonu verilmedi mi? Eğer üniversitede öğretmenlik formasyonu verilmişse neden aynı eğitimi bir daha bakanlık vermektedir? Eğer verilmediyse, neden bakanlık, ilgili fakültelerle iletişime geçerek kendi standartlarına uygun bir eğitimin verilmesini talep etmemektedir?
Ayrıca, kpss sınavlarında öğretmenlik alan bilgisi sınavları da yapılmaktadır. Peki öğretmenimiz bu dersleri okullarda görmedi mi? Burada bu dersleri görüp başarılı olduğuna dair bir sınava tabi olmadı mı? Bunun yerine her öğretmene alanıyla ilgili sınavlar hazırlayıp, öğretmen kadrosuna bu şekilde almak daha şık olmaz mı?
Öğretmen adayların gördüğü eğitim, sahaya uygun olmalıdır. Bunun yolu da teori ile pratiğin birlikte hareket etmesidir. İşin teorisyenliğini Eğitim Fakülteleri sağlarken, Pratiğini de Milli Eğitim Bakanlığı yapmaktadır. O halde aralarındaki işbirliğinin gelişmesi lazımdır. Fakat ülkemizdeki bürokratik mantığı iyi biliyorum. Kimse kendi işine başkasının müdahale etmesini istemediği gibi, başkasının işine karışarak da kendine iş çıkartmaz, düşman kazanmak istemez. Fakat bakanlık doğrudan müdahale edip, bir plan doğrultusunda çalışırsa olay daha koordineli ve sağlıklı gelişmiş olur.
Milli Eğitim Bakanlığının ülkemizdeki Eğitim Fakültelerinin işletmesini üstlenmesi gerekir. Yani bu üniversiteler tamamen Milli Eğitime Bağlanmalıdır. Bakanlık, öğrenci yetiştirdiği gibi, öğretmen de yetiştirmeli ve çift başlıktan ülkeyi kurtarmalı, öğretmen olan kişileri de bir yıllık ek stajerlik eğitiminden kurtarmalı, bu dersleri formasyon derslerinde vermelidir.
Hatta, yabancı dil öğretmenlerinin dil pratiğini kazanmaları için bir yıllık uygulama/pratik eğitim vermeli, gerekirse yurt dışına çıkarmalıdır.
Bakanlık, Eğitim Fakültelerini bünyesine katarken Fen Edebiyat Fakültesi Mezunlarının da öğretmen olabilmeleri için formasyon eğitimi vermelidir. Eğer, Fen-Edebiyat Fakültesi Mezunlarına öğretmenlik verilmeyecekse, bu okulların kontejanları düşürülmeli, ihtiyaç kadar öğrenci alınmalıdır.
İbrahim Halil ER