
Evlenmeyi düşünen bir okuyucumuz gönderdiği mesajda şöyle diyordu:
“Ailemizin kadın bireyi, yeni evlenmiş olan genç erkek akrabasına dersler veriyor:)
-Bak! kadını kesinlikle egemenliğin altına alman lazım. Bu nedenle disiplin ve otorite uygulayacaksın. Her isteğini yapmayacak, gerekirse şiddet kullanacaksın. Ben evlendiğimde kaynanam ve kocam beni babama bile göndermezdi. Böylece kimin sözünün geçerli olduğunu gösterdiler. Ben kulak misafiri olduğum bu nasihatlara gülerek
-Erkekler olmazsa siz kadınlar birbirinizi parçalarsınız. Asıl şiddeti siz besliyorsunuz.” Dedim.
Evet bu küçük anektod benim kanaatimi güçlendirdi. Kadının en büyük düşmanı yine kadınlar. Yani kadınlar, erkeklere karşı feminist arayışlara gireceklerine hemcinslerine karşı dayanışma içine girseler veya hemcinsleriyle aralarındaki proplemleri çözseler sorun biter. Aslında kadına şiddeti erkek değil kadın yapmaktadır. Çünkü aileye yeni giren kadın bireyin o ailede kendisine en büyük dayanak, ailenin kadın bireyleri olmalıydı. Yani oğlanın annesi, kız kardeşleri, ablaları, halaları, teyzeleri gibi kadın bireyler.
Bu kadın bireyler yeni üyeye sahip çıkıp koruyacaklarına tam tersi bir iş yapmakta, oğlanı kadına karşı kışkırtmaktadırlar. Öyleki erkek eşine baskı yapmamak için bu kadın akrabalarına karşı büyük bir mücadele vermektedir. Sonunda kadın bireyleri erkeği istediği gibi yönlendiremeyince onun karısının emrine girdiği ve kılıbık olduğunu söyleyerek tahrik etmektedirler.
Okuyucumuzun verdiği örnek bununye yetinmiyor ve şöyle diyor: “Yine bir örnek vereyim: Karısını seven bir tanidigimiz var. Fakat her zaman olduğu gibi kadını kaynanası, eltileri, görümceleri ve tüm kadın bireyler düşman gibi görmektedir. Sürekli karısına baskı yapması ve emrine alması yönünde yapılan baskılara erkek dayanamaz ve kadını dövmek yani terbiye etmek için ahıra götürür. Sopasını da alır. Derken ahırdan kadının feryadı bağırması her tarafa yayılır. Sonunda oğlanın annesi paniğe kapılır. Yav biz buna kadını döv dedik. Bu şimdi elin kızını öldürmesin. Başımıza iş açmasın diyerek ahıra dalar. Bir de ne görsün? Oğlu elindeki sopayı saman çuvallarına vurmakta, kadında bir köşede dayak yemiş gibi feryadı basmaktadır. 🙂 Yani evli çiftler, aileye karşı vaziyeti kurtarmak için resmen tiyatro oynamaktadırlar. :)”
Bu örnekler bize Türk aile yapısı hakkında ciddi fikir vermektedir. Ailede aslında erkek egemenliği ve zulmü yok. Kadın egemenliği ve zulmü var. İşin ilginç yanı, bu şekilde terbiye ! edilen kadın, bir süre sonra kaynana olduğunda aynı geleneği sürdürmektedir. Bu gelenek de binlerce yıl varlığını bu şekilde korumaktadır. Halbuki kadınlar gerçekten erkek egemenliğinden ve baskısından şikayetçi olsalarda eve gelen gelini korumalarına alırlardı. Hiç bir erkek annesini, kız kardeşlerini ve diğer kadın bireylerini karşısına almaya cesaret edemezdi.
Erkeklerin baskısından şikayet edenlere vereceğim en büyük nasihat önce kadınlarınızı eğitin. Asıl baskıyı onlar yapmaktadır. Erkek sadece maşa 🙂 Erkeklerimiz aslında zavallı. Arada kalmaktadır. Onlar eğer frene basmasalar Türkiye’de kadın kalmaz. Bütün kadın bireylerr gelinlerini diri diri toprağa gömerler. Tabiki bu şekilde yetişen gelinin intikamı korkunç olur. Kaynana yaşlandığında gelin oğlanı avucuna alıp onu annesine karşı kışkırtmaya başlar… Bu hikaye böyle sürer.
İbrahim Halil ER