Büyük devletler ve büyük düşünceler kendi tarihini yazmak için kendi kahramanlarını üretir.
Kendi menkıbelerini yazar.
Kendi şiirini ve destanını söyler. Kendi türküsünü söyler ve bu türkülerle halkın muhayyilesini şekillendirir, kalbini çalar. Bu nedenle büyük şahsiyetler, büyük fikirler ve güçlü devletler önce insanın yüreğinde bunu kabul ettirirler. Bunu kabul ettirmenin yolu kendi şiirini yazmak, türküsünü söylemek, destanını okutmak, menkıbelerini üretmektir. Bütün bunları gerçekleştiren olağanüstü bir başarı kazanmış olur.
Bunlarla yaşar halkın kalbinde.
Bunları yapamayan halkta karşılığını bulmaz.
Kitap ehli dinlerin hala günümüzde yaşanıyor olması da onların kitabi olmalarından kaynaklanmaktadır.
Kur’an’ın kuru bir kitap olmaktan öte, musiki bir ahenge sahip olması, güzel sesle söylenmesi, şiirsel bir dile sahip olması, kendi hikayesini söylemesi onu geniş kitlelere ulaştırmadı mı? Hala en büyük tebliğci bizzat Kur’an’ın kendisi değil midir?
Bu nedenle her ideoloji kendi kahramanını üretmeye çalışır. Bunun doğru olması veya yalan olması önemli değildir. Hatta gerçekten kahraman olması bile önemli değildir. Önemli olan, misyonu ifade eden sembol bir kimlik olmasıdır. 15 Temmuz olayı bile bir kaç kahramanlık etrafında heyecan oluşturmuyor mu?
Yaptığınız mücadelenin hikayesini, şiirini ve menkıbesini üretmezseniz halkın gönlünde yer alamazsınız. Menkıbelerin çokluğu hakikatin anlatımı değil, bir anlayışın inşasıdır.
Avam ile havas arasındaki fark budur. Havas olan, tüm bu görünenin arkasındaki görünmeyeni sorguladığı gibi, doğru mu acaba diye araştırır.
Tarihi veya toplumu araştırırken mutlaka bu gerçekleri bilmek gerekir.
Avam zaten bilmez, onlar müftünün dini üzerindedir. Onların tarihi menkıbe ve kahramanlıklardır. Bu nedenle avamın ne dediğine takılmamak lazım.
Halkın her şeyi bilmesine gerek yoktur. Halk, bilmesi gerektiği kadar bilmelidir. Çünkü çok bilgi mutluluk değil mutsuzluğu getirir. Bu nedenle her zaman gerçek bilginin üstü mitlerle örtülür.
Çünkü halk mitleri ve olağanüstülüğü sever. Eline Zülfikarı alıp düşmanı kesen bir kahraman imajını iyidir. Ya da aşırı fakirlik imajı iyidir. Bunlar, sohbetlerde ve halkın galeyane gelmesinde önemli bir domino etkisi yaratır. Birinde kendini, diğerinde hayallerini görür. Halk, menkıbeleri ve destanları ile düşünür ve onlara hitap eden, halkın zihin kodlarındaki bu mitleri kullanır, yeri geldiğinde ağlar ve halk da ağlar çünkü ortak bir mitten beslenmektedir, ortak bir türkü söylemektedir ve bir anda toplumsal histeriye dönüşür herşey…
Halkın herşeyi bilmesi söylemi günümüze aittir ama bu durumda da bilgi kirliliği oluşturulur.
Halk doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edecek usule sahip olmadığından bu sefer karmaşa ve lakaytlığa yönelir.
Herşey değersizleşir, namus, devlet, din ve kahramanlar bile sıradanlaşır. Bu da toplumu çözer ve ayrıştırır.
İbrahim Halil ER