مَثَلُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء كَمَثَلِ الْعَنكَبُوتِ اتَّخَذَتْ بَيْتًا وَإِنَّ أَوْهَنَ الْبُيُوتِ لَبَيْتُ الْعَنكَبُوتِ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
(Ankebut 41)
Bazı yuvalar vardır içinde sevgi, vefa ve muhabbet yoktur. O yuva aslında ölümcül bir tuzaktır.
Sonuçta yuvayı yuva yapan dişidir. Aile yuvasını bir arada tutan ve erkeğe bir aile şuuru veren bizzat kadının kendisidir. Ama kadın, yuvasını sevgi ile bir arada tutmazsa, kocasının başına sürekli kalkarsa, ona evi zehir ederse onun yuvası ayette belirtilen bir örümcek yuvası haline gelmiştir.
“Allah’ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.” (Ankebut 41)
Örümcek de yuva yapar ama onun yuvası çabuk dağılır. Çünkü ayette bahsedilen Ankebut aslında dişi örümcektir. Dişi örümcek, erkeği cazibesi ile tuzağına çeker. İlişkiden sonra dermanı kalmayan ve kaçamayan erkeği yer. Bu nedenle bu ev, bir yuva olmaktan uzaktır. Ayet 1400 sene önce örümceklerin sosyal yaşamlarını doğru bir şekilde vermiş, yuvayı yapanın dişi örümcek olduğunu belirttikten sonra burada Allah adının anılmayan ve Allah’a dayanmayan bir evin yuva olamayacağını, örümcek yuvası gibi dağılacağını belirtmiştir.
Sanılanın aksine örümceğin kurduğu ağ, onun yuvası değil, böcekleri yakalamak için kurduğu tuzaktır. Onun asıl yuvası derindedir. Yani ayet en zayıf yuva dişi örümceğin yuvasıdır derken onun ağının dayanıksızlığını değil, aile mefhumunun olmamasını anlatmaktadır.
İçinde Allah’tan başka güçlere dayanan yuvanın örümcek yuvası gibi dağılmaya mahküm olduğunu belirtirken, bir aile yuvasının mutluluk ve saadet üzerine uzun ömürlü olmasının yolunun da Allah’a dayanması, güvenmesini anlatır.
Günümüzde bir çok ev, aslında yuva olma özelliğini kaybetmiştir. Çünkü yuvanın sahibi olan kadın, eşine Allah’ın koyduğu kurallara göre değil de dişi örümceğin pragmatik yaklaşımı ile yaklaşmaktadır. Bu durumda gerçek bir aile saadetinin olduğu yuva yerine erkeğin ölüm tuzağına dönüşmüş olur.
Ama aslında bu vefasızlık kadına da yani dişi örümceğe de yaramaz. Onu da çoğunlukla yavruları yer…
Ayet en ehven ev dişi örümcek evidir derken, en zayıf ve güçsüz ev değil, aile bağlarının olmadığı bir yuva haline gelmeyen ev olarak niteler. Çünkü örümceğin ağı kendi iceliğindeki bir çelik telden daha sağlamdır. Yani oradaki ehvenlik, yuvanın zayıflığı anlamında değil, aile yapısının olmadığı ve bir tuzak haline geldiği vurgulamaktadır. Zaten örümceğin asıl evi onun ağları değildir. Bu nedenle ayetin vurgusu aile saadetinin yolunun Allah’a dayanmak ve yalnız onu dost edinmekle geçtiğini belirtmiştir.
Örümcek evinin zayfı olduğunu eskiden beri herkes bilmektedir. Ayetin “keşke bilselerdi” diyerek bitirilmesi insanların zaten bildiği bir şeyi bilmiyormuş gibi nitelemesi orada bizim bilmediğimiz başka bir boyutu olduğunu göstermektedir. İşte bunu bilim ortaya koymuştur. Daha önceleri örümceğin evi olarak ağlarını düşünen müfessirler aslında ayeti eksik yorumlamışlardır. Bilim, örümceğin evinin ağının arkasında ve yerin altında olduğunu, ağının kendi kalınlığındaki çelikten daha sağlam olduğunu ve yuvayı da dişi örümceğin yapıp erkek örümceği yediğini ortaya koyduğunda ayetteki “keşke bilselerdi” hayıflanması da açıklığa kavuşmuş oldu. Burada vurgunun örümceğin ağı üzerinde değil aile mefhumu ve ailenin sürdürülmesinin Allah’a dayanmak ve onu dost edinmek üzerine olduğunu anlatmış olmaktadır.
Biz evlerimizi dişi örümceğin evi gibi yapmamalı, burayı bir yuva haline getirmeliyiz. Bunun yolu da Allah’ın adının anıldığı ve sadece ona güvenen bir yuva ile olur.
Kur’an, bu ayetle aslında mutlu bir aile yuvasının nasıl olacağını bize öğretirken, evi yuva haline getirenin de dişi olduğunu da göstermektedir. Ev, bir erkek için güçlü bir sığınak olabileceği gibi, bir tuzak haline de gelebilir. Bunu yapacak kişi de dişidir. Bu ayet, aynı zamanda yuvanın sürdürülmesi ve dağılmamasının da dişinin elinde olduğunu göstermektedir. Ama sonuçta bütün bu tuzaklardan kurtulmanın yegane yolu “Allah’ı kendimize veli, dost edinmek”ten geçtiğini de anlatmaktadır.
EVLERİMİZİ VE AİLE YUVAMIZI NASIL KURMALIYIZ?
Bu ayet aynı zamanda bizlere, içinde sevgi ve saygının olmadığı evlerin örümcek bağlanmış, sahipsiz, kimsesiz ve kasvetli evlere dönüşeceğini yani metruk hale geleceğini de telmih etmektedir.
Aile kurmak isteyen kişiler, yeni yapılacak evler tamamen Allah’ın razı olduğu esaslar üzerine kurulmalıdır. Yani karşılıklı sevgi, saygı, dayanışma, vefa, sabır ve taat üzerine olmalıdır.
Kurduğumuz evi dişi örümceğin kurduğu mantıkla kurarsak, yani sadece kısa bir zevk veya menfaat üzerine kurarsak orası bizim için kalıcı bir yuva olma özelliğini kaybeder. Kısa zamanda herkesin birbirini yuttuğu bir harabeye dönüşür…
Yuva ve ev olgusunu anlatırken örümceğin örnek gösterilmesinin nedeni de, terk edilmiş evlerde, sahipsiz mekanlarda örümceklerin yuva yaptığını yani içinde muhabbetin ve Allah’a tevekkülün olmadığı yuvaların sahipsiz mekanlar haline dönüştüğünü veya dönüşeceğini bildirmektedir.
Bu arada Müslümanlara ve Allah’ı kendisine evliya edinenlere de bir müjde ve uyarı var. Her ne kadar Allah’a inanmayan ve Allah’tan başkasına güvenenler evler, dış görünüşü olarak bir yuva özelliğini taşısalar da aslında onlar örümceğin evidir. Sonu hüsran ve dağılmış bir evdir. Orası hiçbir zaman yuva olamaz. Bir anlamda bizlere ev ile yuvanın farkını belirttiği gibi sonu hüsranla bitecek olan evlerin de özelliğini belirtir. Orada aile saadeti olmayacağı gibi birgün o evlerin bulunduğu yerlerde örümcekler yuva yapacaktır.
Buradan çıkaracağımız bir diğer ders de her kendisini evine çağıran/alan kadının çağrısına uyan (yani zinaya yeltenen) azgın erkeklere başlarına gelebilecek sonu da telmih etmektedir. Bu tür çağrıya uyan erkeğin sonunun hüsran olacağına da örümcek üzerinden anlatmaktadır. Zaten örümceklere kara dul da denilmektedir.
Ayetler üzerinde tefekkür etmeliyiz…
ALLAH’TAN BAŞKASINI DOST EDİNMEK
Allah’tan başkasını dost edinmek diye tercüme edilen kısım aslında manayı öldürmüştür. Çünkü buradaki dost edinmekten kasıt başka insanlarla dostluk ilişkisini kurmak anlamında değil, Allah’tan başkasına dayanmak, güvenmek anlamındadır.
Bu cümlenin dişi örümcek ve ev (arapçada ev yuva anlamında kullanılır) ile birlikte kullanılmasının da üzerinde düşünmek gerekir. Buradan anladığım, kendisine yuva kurduğunu sanan veya bir eş bulduğunu sanıp Allah’la olan bağını koparana da uyarı mahiyetindedir.
Evlenmemiz, yuva kurmamız ve eşler bulmamız bizi Allah ile olan dostluğumuzdan etmemeli, Allah ile olan bağımızı koparmamalıdır. Yoksa bu eş ve yuva gördüğmüz bizim sonumuz olabilir.
EK
Ankebut العنكبوت Lisanul Arab sözlüğünde dişi örümcek olarak tanımlanmıştır. Meallerde bu unsurun belirtilmemiş olması büyük bir eksikliktir. Genelde mealler örümcek evi olarak bunu çevirirler. Ama aslında dişi örümcektir. Allah, madem dişi örümcek diyorsa bunu Türkçeye çevirirken neden vurgulamazlar.
Kelimenin etimolojik açıklaması için Lisanul Arap, c.9, s.436,
HAŞİYE
Müfessirler, genelde örümceği ve evini görünce hemen onun gözle görünen ağını düşünmüşler ve en zayıf ev örümceğin kurduğu ağdan evi olduğunu söylemişlerdir. Ama modern bilim bize örümceğin kurduğu ağın onun evi olmadığını, bu ağın amacının böcek yakalamak için tuzak olduğunu, evinin diğer böcekler gibi yerin altında olduğunu ve genelde de ağının arkasında kurulduğunu ispatlamıştır.
Aslında ayet de ağını evi olarak anlatmaz. Genel olarak en zayıf evin örümcek evi olduğunu söyler. Alimler bu zayıflığı onun ağına hamlederler. Bu da eksik bir tefsirdir. Buradaki tefsir bizim yaptığımız gibi evden kasıt yuvasıdır ve o yuvada beklenen sondur.
Allah’tan başkasını kendisine evliya, yardımcı edinenlerin sonu, dış görünüşü bir ev ve yuvaya benzeyen ama içi bir ölüm tuzağı olan bu eve benzer. Yukarda zaten uzun uzun anlattık…
İbrahim Halil ER
Ahmet İmamoğlu
Subhanallah! Hocam anlattıklarınız gerçekten çok enteresan ve faydalı bilgiler.
Özellikle günümüzde, tağutların, şeytanların sürekli kadını gündeme getirmeleri, kadını azdırmak ve bozmak(dolayısıyla bütün insanlığı ifsad etmek) için çalışmaları, bu durumu apaçık ortaya koymaktadır.
Allahu Teala, saliha kadınların sayısını çoğaltın, onlar da salih/a evlat yetiştirsinler ve insanlık tekrar fıtratla/İslamla buluşsun.
Aliseydi Acar
Allah razı olsun hocam
Hulya Aydin Çamdali
Değerli Hocam teşekkür ederim..
Birde çağdaş hayat kavramı ile biz yerine ben kavramının çoğaltılması,Özgürlük ifadesini aile içinde yaygın kılarak bencil kendini düşünen aile olmaktan uzak bir topluluk oluşturmak ,erkek cinsinin olmadığı bir yaşam ile aileler örümcek evine devşirilmek istendiği de malesef barizdir.
Bunuda düşünemeyen bir nesil ile yapmayı planlıyor
olmalarından dolayı sosyal decalizimi aktif bir şekilde kullanılıyor..
Malesef, bunun zehri ile uyuşmuş beynimizi kullanamaz hale geldik..
Aile kavramını gözümüzde büyüdükçe büyüdü…
Kadının Kadın olmadığı, erkeğin erkek olmadığı, çocuğun çocuk olmadığı yapay aileler..
“”Çok üzgünüm “”
Saygılarımla
HülyaÇAMDALI
Selim Harma
Maalesef batıyı suçlayacağımıza kadınları ilah edinen Müslüman din adamlarına bakalım nekadar zarar verdiler aileye erkek kaim olarak yaratıldı bu sözde hocalara göre kadın herşeyi isterse yapar erkek evin kölesidir hangi evde huzur var çevremde hiç görmüyorum yapmacık iyi görünenler hariç…
Ramazan Kurtoğlu
İzninile paylaşıyorum hocam
Urungu Okan
Hocam sağolun. Özgün bir çalışma..
Yalnız; değişim zamanlarda yazılıp tamamlanmış sanırım.tekrara düşülmüş biraz.. Edit edilmeli..