Ben bizim ilimle iştigal eden gençlerin Şia veya Vehbilere karşı basarisiz olmasının nedeninin tartışma yani cedel veya diyalektik yapmamaları, pratik yapmamalarında görüyorum.
İbni Haldun’un aynı düşüncelerini görünce paylaştım.
Bahis konusu yani ilim melekesinin elde edilmesinin en kolay yolu, ilmi meseleleri münakaşa ve münazara ile dili açmak kuvvetlendirmek ve bol bol ilmi tartışmalar yapmaktır. Çünkü ilim bir kuyu, tartışma ise onun kovası gibidir. Bu durum, bu usul, bu çeşit meseleleri zihne yaklaştırıp onları anlaşılabilir bir hale getirir.
İmdi, (Mağrip de) öyle ilim talipleri vardır ki, ömürlerinin çoğunu, ilim meclislerinde tükettikleri halde, yine (delil isteyen mevzularda) onların suskun ve tartışmalara giremez, (fikir ve kanaat beyan edemez, kendi görüşünün savunamaz) bir halde görürsünüz. (Dersleri ve metinleri) ezberleme işine, lüzumundan fazla emniyet verdikleri halde, ilim ve talimle ilgili faaliyetlerde o kadar kuvvetli bir meleke elde edemiyorlar.
Sonra, bu melekeyi tahsil ettikleri sanılanlar, bir (ilmi) münakaşaya veya münazaraya veya talim faaliyetine giriştikleri zaman, öğrendikleri ilimlerdeki melekelerinin eksik olduğu görülmektedir. Bu eksiklik sadece, talim (deki usulünün yanlışlığın )den ve senedin (ve tedris ananesinin) kesintiye uğramış olmasındandır.
Yoksa bu durumda ki kimselerin (ders ve metinle ilgili) ezberleri daha sağlamdır, çünkü onlar bu hususa başkalarından daha fazla önem vermekte ve ilmi melekeden maksadında bu (hıfz etme) işi olduğunu zannetmektedirler. Halbuki durum, hiç de öyle değildir.
(Bunlar sadece mesele ve metinlerin hafızı olan kişiler olup âlim değillerdir, öğretimde asıl olan ezber değil, uygulama ve alıştırmadır)
İbrahim Halil ER