2 thoughts on “YURT DIŞI EĞİTİMİ VE YABANCI DİL

  1. Bir tüccar şöyle anlatir…
    “Ankara’ya ordumuza kamyon, kamyonet satmak üzere Georges Mahe adında yaşlı bir Fransız gelmişti. Onunla tanıştım, dost olduk. Kendisi vaktiyle Çin Hindinde valilik etmiş.
    Bir gün bu zatla konuşurken “Avrupa’ya öğrenci göndermek” meselesi açıldı. O şöyle dedi: “Avrupa’ya öğrenci göndermek doğru değildir. Göndereceğiniz öğrenciler, orayı gördükten sonra içlerinden “memlekete dönmek” istemezler. Döndükleri vakit, “bilmedikleri yurtlarına” alışamazlar; memleketlerine yararlı hizmetler göremezler. Onun için bundan vazgeçmelisiniz. Siz, Üniversitenize Avrupa’nın en ünlü bilginlerinden profesörler getirtiniz. Onlara vereceğiniz para ne kadar çok olursa olsun, yine yarısı memlekette kalır; oysaki öğrenciler için vereceğiniz paralar “Avrupa’ya dökülür”; siz zarar görürsünüz. Böylece ünlü profesörler, kendilerine “Türkiye’ye gitti de bir şey yapamadı” denmemesi için burada herhalde başarılı olmaya çalışırlar. Avrupa’ya hiç öğrenci göndermeyiniz, demiyorum. Göndereceğiniz gençler, üniversitenizi bitirdikten, kazandıkları ihtisasa göre memleket hizmetinde değerli işler gördükten sonra “bilgilerini artırmak”, Batı memleketlerinin bilgideki, teknikteki ilerlemelerinden, “usullerinden yararlanmak” için Avrupa’ya gönderilir. Bunlar, “memleketlerini bildiklerinden”, “sevdiklerinden”, hizmetinde bulunduklarından döndükleri vakit “daha iyi hizmet etmeye” muvaffak olurlar”. Bu sözler o günden beri zihnimden çıkmamıştır”
    Kazım Nami Duru, Hatıralar, s. 107.

  2. ATİLLA İLHAN KİTABIN ORTASINDAN KONUŞMUŞ…

    “Hep söylerim, Türkiye’de ‘hasta’ olan ne halktır, ne de ekonomi; hasta olan, aydın kesiminin bir bölüğüdür.
    Geçen gün laikliğin tehlikeye düştüğünü söyleyen birkaçıyla tartışacak olduk,
    Laiklik anlayışları basit, sıradan ve sathi; Aslında farkında olmadan ‘seçkinci alafrangalığı’ savunuyorlar; Her zaman yaptıkları gibi ‘orijinallikle’ marjinallik’i karıştırıyorlar vs. Bir ara kafam kızmış olmalı dedim ki:
    “şimdi bakın Ülke’mizde ‘tarikat liseleri’ açılması serbest olsa, filan yerde Nakşibendi Lisesi, filan yerde Kadiri Lisesi bulunsa, çocuklarınızı o liselere gönderir miydiniz?” Nasıl bir dehşete düştüklerini anlatmak gerekir mi?
    Böyle bir ihtimalin tasavvuru bile tüyleri diken diken ediyordu;
    Her şeyin sonu demekti bu laikliğin de, modern Türkiye’nin de, çağdaşlık hayallerinin de!.. O zaman korkunç bir şey yaptım,
    ‘öyleyse’ dedim,
    ‘çocuklarınızı yabancıların tarikat okullarında okutabilmek için niye yırtınıyor sunuz?’
    Ortaya yıldırım düşmüş gibi oldu: Çoğu ya Amerikan, ya Fransız, ya İtalyan, ya da Alman Liselerini bitirmişlerdi; Çocuklarını da aynı ‘liselerde’ okutabilmek için, yapmayacakları fedakârlık yoktu: İçlerinden birisi bile düşünmüyordu ki, yurdumuzdaki (gerçekte bütün dünyadaki)
    ‘ecnebi’ okullar, çeşitli Hıristiyan tarikatların misyonerlik çağdaşlığım faaliyetleri içindedir;
    Okulları açanlar ya da yönetenler, ya papazlardır, ya da rahibelerdir; O kadar böyledir ki bu, yakın zamanlara kadar çocuğu bu okullara göndermenin,
    Türkçedeki adı ‘soeur’lere’,
    ya da ‘frere’lere’ vermek idi.
    Türk aydınlarının bir kısmındaki Hastalığı görüyor musunuz? Dominicain, Fransiscain, ya Jesuite papazlarının okuluna gitmeyi, çocuğunu göndermeyi (bizatihi o okulu), Laikliğe hiç de aykırı bulmuyor. ‘Çağdaşlığın’, ‘alafrangalığın’ kaçınılmaz bir gereği sayıyor; İş, üstelik mensup olduğunu iddia ettiği dinin (İslam’ın)öğretimi oldu mu, dehşete düşüyor!…
    Çifte standart’ değil mi şimdi bu? Dahası kendi Ülke’si,
    tarihi ve geleceği aleyhine işleyen bir ‘çifte standart’? ”

    Attila İlhan (Hangi Laiklik)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir