Türkçemizde Ayyaş kelimesi sarhoş anlamında kullanılmasına rağmen aslında Arapça kökenli olup “dirlikli, müreffeh yaşayan” anlamına gelir.
Aynı zamanda Resulullah (sav)’in değerli bir sahabisi olan Ayyaş b. Ebi Rebia’nın adıdır.
Ayyaş b. Ebi Rebia; Ebû Cehil’in ana bir kardeşidir. Hz. Peygamber daha Dârülerkam’a gitmeden önce müslüman oldu. Müşriklerden ağır işkenceler gördüğü için karısı ile Habeşistan’a hicret etti. Oğlu Abdullah orada doğdu. Habeşistan’dan döndükten sonra Hz. Ömer’le beraber Medine’ye hicret etti.
Kardeşleri Ebû Cehil ile Hâris b. Hişâm Ayyâş’ı bir bahane ile Mekke’ye geri getirmek için yola çıktılar ve Kubâ’da kendisine yetiştiler. Annelerinin onu tekrar görünceye kadar yas tutmaya, saçına tarak dokundurmayacağına ve gölgeye çekilmeyeceğine yemin ettiğini söyleyerek Mekke’ye dönmesini istediler. Hz. Ömer kardeşlerinin kötü niyetlerini sezerek bu oyuna gelmemesi için ısrar ettiyse de o Mekke’de kalan bir miktar malını almak ve annesini ziyaret etmek düşüncesiyle dönmeye razı oldu. Ebû Cehil ve Hâris kardeşlerini Mekke’ye götürüp hapsettiler ve Medine’ye dönmesine yıllarca engel oldular. Ayyâş Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına bu yüzden katılamadı. Onun ve onun vaziyetinde olan bazı müslümanların durumuna çok üzülen Hz. Peygamber uzunca bir müddet sabah namazlarında rükûdan doğrulduktan sonra, “Allahım! Velîd b. Velîd, Seleme b. Hişâm, Ayyâş b. Ebû Rebîa ve Mekke’deki diğer güçsüzleri kâfirlerin elinden kurtar” diye dua etmiştir (Müslim, “Mesâcid”, 294-295). Bir müddet sonra Velîd hapisten kurtulup Medine’ye gitti. Hz. Peygamber Ayyâş ile Seleme’nin işkence altında yaşadıklarını öğrenince Velîd’i tekrar Mekke’ye gönderdi ve birlikte Medine’ye kaçmalarını emretti. Onlar da üç günlük bir yolculuktan sonra umretü’l-kazâ*dan dönmekte olan müslümanlara katılarak Medine’ye geldiler. Bunu duyan Kureyş kabilesi, Hâlid b. Velîd başkanlığındaki bir grup Mekkeli’yi onları yakalamakla görevlendirdi. Ancak Usfân’a kadar giden takipçiler izlerine rastlayamayınca geri döndüler. Müşrikler daha sonra da onların iade edilmeleri için çalıştılar, fakat sonuç alamadılar. Hz. Peygamber Tebük Seferi’nden sonra Ayyâş’ı Himyerîler’den Hâris, Mesrûh ve Nuaym b. Abdükülâl’e elçi olarak gönderdi.
Ayyâş Hz. Ömer’in hilâfeti zamanında Şam’da vefat etti. Yemâme, hatta Yermük savaşlarında şehid olduğu da söylenir. Hz. Peygamber’den rivayet ettiği birkaç hadis Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde (III, 420; IV, 347) ve İbn Mâce’nin es-Sünen’inde (“Menâsik”, 103) yer almıştır. Kendisinden oğlu Abdullah, Enes b. Mâlik, mürsel* olarak da Ömer b. Abdülazîz hadis rivayet etmişlerdir.
Ayyaş, Hicretten geri döndüğü için Müslümanlar ona kötü gözlerle bakmaya başladılar. Bunun üzerine zümer süresi 53-55 ayetleri Ayyaş hakkında indi. Burada kendi nefislerine zulmedenlerin af olunacağı belirtiliyordu.
Resulullah (sav)’in elçisi olan bu sahabinin isminin böyle bir şeklide kullanılması veya bu şekilde dilimize girmesinin saikleri nelerdir acaba?
İbrahim Halil ER
Benzer Yazılar
17 Ekim 2024
11 Mayıs 2024