Edebiyatla uğraşan herkesin bildiği önemli bir eserdir Dante‘nin ilahi komedyası. Cehennem, Araf ve Cennet olmak üzere üç ciltten oluşmaktadır. İlahi Komedya‘nın ilki olan Cehennem kitabında cehenneme yapılan yolculuğu anlatmaktadır. Burada, cehennemin çeşitli tasvirleri yapıldığı gibi, cehennemin katları ve her katın kendine ait cezası da uzun uzun tasvirlerle anlatılmaktadır. Batı‘da özellikle cehenneme yolculuk hikayelerinin tarihi çok eskiye kadar gider. Özellikle Homeros‘un eserlerinde de bu görülür. Fakat bütün bu cehennem tasvirleri çok cılız ve silik kalmıştır. Hatta Tevrat ve İncil‘de bile bu konuda yeterli tasvirler bulunmaz. Batı muhayyilesi cehennemi anlatmaktan aciz kalmıştır. Hayal dünyası burada yok olmuştur. İşte Dante‘nin batıya kazandırdığı en büyük hayal dünyası, kamil cehennem tasviri olmuştur. Bu cehennem tasviridir ki günümüz film ve roman sektörüne derinlik kazandırmıştır. Dante, siyasi açıdan iktidarı kaybetmiş ve Floransa‘dan sürüldüğünde kendine yeni bir dünya yaptı. Kendi yaptığı cehenneme tüm sevmediklerini atarak bir nevi intikam aldı.. Eser, bugün kullanılan İtalyanca ile yazıldığı gibi, İtalyanca açısından da önemlidir. İtalyanca‘nın gelişmesini sağlamıştır.
Dante‘nin eseri incelendiğinde, özellikle cehennem tasviri konusunda Peygamberimizin hadislerinden esinlendiğini anlamaktayız. Peygamberimizin, çok açık bir biçimde cennet ve cehennem tasvirleri yaptığı hadisler ve miraç olayı bilinmektedir. Peygamberimiz, bazen de bu konuda gördüğü rüyaları ashaba anlatmaktadır. Ayrıca, Miraç olayı da başlı başına büyük bir olay olup, İlahi Komedya‘nın buradan da ilham aldığı görülmektedir. Miraç ile ilgili İbn-i Arabi‘nin kitabından etkilendiği gibi, cehennem tasviri de Ebul Ala‘nın Risalat‘ında aynen bulunmaktadır. Dante‘nin Cehennem tasviri, tıpkı Peygamberin anlatımına benzer. Mimari tasvirler vardır. Her katta verilen cezalar başkadır. Aşağı inildikçe cezaların şiddeti artmaktadır. Büyük suçlar, cehennemin alt tabakasındadır. Her katın mimarisi de kendine uygun cezaya göre değişmektedir. Kan akan nehir tasviri, İlahi Komedya‘da da yapılmaktadır. Cennet tasvirinde de Peygamberimize Cebrail eşlik ederken, Dante‘ye de ölümsüz aşkı Beatrice eşlik etmektedir. Yolculuğun sonunda Peygamberimiz Sidretülmünteha‘ya ulaşıp, Rab‘le görüşürken, Dante‘de de aynı süreç gerçekleşir. Ayrıca Araf kavramı Hıristiyanlıkta olmayıp, İslam dinine özgüdür. Dante‘nin yazdığı ilahi komedyanın ikinci kitabı olan Araf eseri de Hıristiyan kültürüne ve dinine böyle bir olgunun girmesine yol açtı. İşte Dante, eserinin ilham kaynağı olarak bu bilgileri kullanmıştır. Dante‘nin İslami kaynakları kullanarak eserini yazdığını ilk ortaya atan Palacinos isimli oryantalistir. 1919 yılında eserini yayınlar. 1943 yılında genişleterek tekrar basar. Onun eseri, Avrupa edebiyat ve fikir dünyasında büyük tartışmalara yol açar. Bu durum, İlahi Komedya‘nın sanıldığı gibi özgün olmadığını gösterse‘de tabiî ki “ilahi komedya”nın edebi değerini düşürmez. Ayrıca, ilahi komedya‘nın İtalyanca açısından önemini de küçültmez. Ama, İslamın batı zihin dünyasını sanılanın çok ötesinde etkilediğini de gösterir. Dante, İslami kaynakları ve Peygamberin hadislerini bu kadar hoyratça kullanıp, sahiplenirken bir şükran göstermesi gerekmez miydi? Nerde, bilakis cehennem adlı kitabının 28 kantosunda (cehenemin 8. katında) Peygamberimizi ve Hz. Ali‘yi koyacaktır. Bu da batılıların teşekkür biçimi. Kimden ne bekliyoruz ki…
PEYGAMBERİMİZİN CENNET VE CEHENNEM RÜYASI
-Bu rüya Dante’nin meşhur ilahi Komedya’sının da temel esin kaynağıdır-
Semüre İbnu Cündeb (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sık sık: “Sizden bir rüya gören yok mu?” diye sorardı. Görenler de, O’na Allah’ın dilediği kadar anlatırlardı. Bir sabah bize yine sordu:
” Sizden bir rüya gören yok mu ?”
Kendisine:
“- Bizden kimse bir Şey görmedi!” dediler. Bunun üzerine:
” Ama ben gördüm” dedi ve anlattı: “Bu gece bana iki kişi geldi.
Beni alıp haydi yürü! dediler. Yürüdüm. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanıda biri, elinde bir kaya olduğu halde başucunda duruyordu. Bazan bu kayayı başına indirip onunla başını yarıyordu, taş da sağa sola yuvarlanıp gidiyordu. Adam taşı takip ediyor ve tekrar alıyordu. Ama, başı eskisi gibi iyileşinceye kadar vurmuyordu. İyileştikten sonra tekrar indiriyor, önceki yaptıklarını aynen yeniliyordu. Beni getirenlere:
– Sübhânallah ! nedir bu ? dedim. Dinlemeyip:
– Yürü! Yürü!
dediler. Yürüdük, sırtüstü uzanmış birinin yanına geldik. Bunun da yanında, elinde demir kancalar bulunan biri duruyordu. Adamın bir yüzüne gelip, çengeli takıp yüzünün yarısını ensesine kadar soyuyordu. Burnu, gözü enseye kadar soyuluyordu. Sonra öbür tarafına geçip, aynı şekilde diğer yüzünün derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da, yüz derileri iyileşip eskisi gibi sıhhate kavuşuncaya kadar bekliyor, sonra tekrar önce yaptıklarını yapmaya başlıyordu. Ben burada da:
– Sübhanallah, nedir bu? dedim. Cevap vermeyip:
– Yürü ! Yürü !
dediler. Beraberce yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. İçinden birtakım gürültüler, sesler geliyordu. Gördük ki, içinde bir kısım çıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yükselip onları yalıyordu. Bu alev onlara ulaşınca çığlık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp:
– Bunlar kimdir?
diye sordum. Bana cevap vermeyip:
– Yürü ! Yürü !
dediler. Beraberce yürüdük. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yüzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında bir çok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir müddet yüzüp kıyıya doğru yanaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor, öbürü ağzını açıyor bu da ona bir taş atıp kovalıyordu. Adam bir müddet yüzdükten sonra geri dönüp adama doğru yine yaklaşıyordu. Her dönüşünde ağzını açıyor, kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine dayanamayıp:
– Bu nedir?
diye sordum. Cevap vermeyip yine:
– Yürü ! Yürü !
dediler. Beraberce yürüdük. Çok çirkin görünüşlü bir adamın yanına geldik. Böylesi çirkin kimseyi görmemişsindir. Bunun yanında bir ateş vardı. Adam ateşi tutuşturup etrafında dönüyordu. Ben yine:
– Bu nedir?
diye sordum. Cevap vermeyip:
– Yürü ! Yürü !
dediler. Beraberce yürüdük. İri iri ağaçları olan bir bahçeye geldik. İçerisinde her çeşit bahar çiçekleri vardı. Bu bahçenin içinde çok uzun boylu bir adam vardı. Semaya yükselen başını neredeyse göremiyordum. Etrafında çok sayıda çocuklar vardı. Ben yine:
– Bunlar kimdir?
dedim. Cevap vermeyip:
– Yürü ! Yürü !
dediler. Beraberce yürüdük. Ulu bir ağacın yanına geldik. Ne bundan daha büyük, ne de daha güzel bir ağàç hiç görmedim. Arkadaşlarım:
– Ağaca çık !
dediler. Beraberce çıkmaya başladık. Altun ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehre doğru yükselmeye başladık. Derken şehrin kapısına geldik. Kapıyı çalıp açmalarını istedik. Açtılar ve beraberce girdik. Bizi bir kısım insanlar karşıladı. Bunlar yaratılışça bir yarısı çok güzel, diğer yarısı da çok çirkin kimselerdir. Sanki böylesine güzellik, böylesine çirkinlik görmemişsindir. Arkadaşlarım onlara:
– Gidin şu nehire banın!
dediler. Meğerse orada açıkta bir nehir varmış. Suyu sanki sâfi süttü, bembeyaz. . . Gidip içine banıp çıktılar. Çirkinlikleri tamamen gitmiş olark geri geldiler. İki tarafları da en güzel şekli almıştı.
Beni dolaştıran arkadaşlarım açıkladılar:
– Bu gördüğün, Adn cennetidir. Şu da metin makamındır. Gözümü çevirip baktım. Bu bir saraydı, tıpkı beyaz bir bulut gibi.
– Beni gezdirin, içine bir gireyim! dedim.
– Şimdilik hayır! Amma mutlaka gireceksin, dediler. Ben:
– Geceden beri acaip şeyler gördüm, neydi bunlar? diye sordum.
– Sana anlatacağız, dediler ve anlattılar:
– Taşla başı yarılan, o ilk gördüğün adam, Kur’ân’ı atıp reddeden, farz namazlarda uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yüzünün derileri, burnu, gözü soyulan adam, evinden çıkıp yalanlar uydurup, etrafa yalan saran kimsedir. Fırın gibi bir binanın içinde gördüğün kadınlı erkekli çıplak kimseler, zina yapan erkek ve kadınlardır. Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan adam fâiz yiyen adamdır. Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında dönen pis manzaralı adam, cehennemin, ateşin bekçisidir. Bahçede gördüğün uzun boylu adam İbrahim (aleyhissalâtu vesselâm)’di. Onun etrafındaki çocuklar ise, fıtrat üzere (bûluğa ermeden) ölen çocuklardır. ”
Cemaatten biri hemen atılarak:
“- Ey Allah’ın Resülü! Müşrik çocukları da mı`?” diye sordu.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
” Evet, dedi, müşrik çocukları da.” ve anlatmaya devam etti:
” Yarısı güzel yarısı çirkin yaratılışlı olan adamlara gelince, bunlar iyi amellerle kötü amelleri birbirine karıştırıp her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onları affetmiştir.”
Buharî, Tà’bir 48, Ezân (Sıfatu’s-Sal t) 156, Teheccüt 12, Cenâiz 93, Büyü 2. Cihâd 4, Bedül-Halk 6, Enbiya 8, Tefsir, Ber et 15, Edeb 69; Müslim 23, (2275); Tirmizî, Rü’ya 10, (2295).
İlahi Komedya Kitabı (Wikipedia’dan alıntılanmıştır)
İlahi Komedya (İtalyanca: Divina Commedia), Dante tarafından 1308 civarında yazılmaya başlanan ve 1321 civarında, yazarın ölümünden kısa bir süre önce tamamlanan epik şiir. İtalyan edebiyatının en önemli örneği ve dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir.
İlahi Komedya‘da Dante, ölüm sonrası sırasıyla Cehennem, Araf ve Cennet’te geçen seyahati, hikâyenin kahramanı da olan kendisinin ağzından anlatır. Orta Çağ’da “komedya”, “tragedya”nın aksine, sonu iyi biten hikâye anlamına gelirdi. Burada eserin adındaki “komedya” kelimesi, öyküsünün güldürü unsurları taşıdığı anlamına gelmez.
Orta Çağ ile Rönesans arasındaki geçiş döneminde yazılmış bu şiir, hayalgücü ve alegorik tasavvuru, ölüm sonrası hayatı anlattığı öyküsü ile Hristiyan batı kiliseleri tarafından benimsendi. Eserin orijinal adı Comedìa olmakla birlikte, daha sonra modern İtalyancaya uyarlanarak Commedia adını aldı. Divina (ilahi) sıfatı ise 1360 yılında Giovanni Boccaccio tarafından, şiirin konusu ve muğlak üslubu nedeniyle eklendi.
Toskana lehçesi ile yazılan eser, bu lehçenin modern İtalyan dili olarak gelişmesine yardım etmiştir.
Dante, İlahi Komedya‘yı İtalya’nın Orta Çağ ile Rönesans arasındaki geçiş döneminde yazdı. Komedya’da bu durum açıkça yansıtılır: Hem Orta Çağ hem de klasik temalar kuvvetle ifade edilir. Dante’nin çalışması Hristiyanlıkla ilgilidir ve yaşam sonrası kurgusal seyahatleri içerir.
Dönemin Kuzey İtalya’sının Guelfo ve Ghibellinolar arasındaki siyasi mücadele ortamında Dante, Kutsal Roma İmparatoru karşısında Papalığı destekleyen Guelfler arasında yer alır. Floransalı Guelfler 1300 yıllarında iki hizbe bölünmüşlerdi: Papa VIII. Bonifacius tarafından yürütülen laik idareye muhalif ve Floransa’nın bağımsızlığını savunan Beyaz Guelfler ve Floransa’da Papanın egemen olmasını savunan Siyah Guelfler. Dante 1302 yılında, Siyahlar ile ittifak halinde olan Papa VIII. Bonifacius’un buyruğu ile Charles of Valois’nın kumandasındaki askeri birliklerin şehre girmesi ile Şehremini Lord Cante de’ Gabrielli di Gubbio tarafından sürgün edilen Beyaz Guelfler arasında yer alıyordu. Papa eğer sürgünden dönerse Dante’nin kazığa bağlanıp yakılacağını söyledi. Dante’nin geri kalan hayatı boyunca süren bu sürgün, Komedya’nın birçok bölümünde Dante’nin sürgününün kehanetlerinden, Dante’nin siyasi görüşlerine ve bazı düşmanlarının sonsuza kadar lanetlenmesi şeklinde tesirini gösterir.
Dante muhtemelen Komedya’sını sürgünde olduğu ve hiç geri dönemediği 1308 yılları ile öldüğü 1321 yılı arasında yazmıştı. Cehennem ve Arafta, Dante sırasıyla günah ve tövbekarlık içinde başından geçenleri anlatır.
İlahi Komedya, Cehennem (İtalyanca: Inferno), Araf (İtalyanca: Purgatorio) ve Cennet (İtalyanca: Paradiso) isimlerindeki her biri 33 kıtadan (İtalyanca: Cantica-Kanto) müteşekkil 14,233 satırdan meydana gelir. Başlangıç kıtası şiire giriş bölümü olarak hizmet eder ve genellikle ilk bölüm içinde sayılmaz, böylece 33 kıtalık 3 bölüm ve bir ilave giriş kantosuyla toplam 100 kantodan oluşur. Eserde 3, 7, 22, 33 sayıları dikkat çeker, mesela şiirin bölümleri bu sayıların katları halinde kuruludur.
Şiir Terza Rima nazmına göre yazılmıştır, mısra sonlarında kafiyeler aba, bcb, cdc, ded,… şeklinde gider. Şiirin uyak yapısına uygun olarak Türkçeye aktarılmasının güçlüğü dolayısıyla uzun yıllar Türkçe çevirisi yayınlanamamıştır.
Eserdeki terza rima örgülü uyağının örneği:
“ | Nel mezzo del cammin di nostra vita (a) mi ritrovai per una selva oscura (b) ché la diritta via era smarrita. (a) Ahi quanto a dir qual era è cosa dura (b) |
„ |
İlahi Komedya’nın biçimi rastlantı eseri ortaya çıkmamıştır, diğer Orta Çağ çalışmaları gibi semboller ve sayılarla kuruludur. İlahi Komedya’daki her üç paragrafın son kelimesi “yıldızlar”‘dır. Mısraların terza rima uyağıyla örülü olması ve 3 parça olması Hristiyanlıktaki teslise, Kantoların 33 kıtadan oluşması İsa Peygamber’in öldüğü zamanki yaşına işaret eder. Giriş kantosuyla birlikte elde edilen 100 sayısı ise kutsal ve mükemmel sayı olarak bilinirdi.
Luigi Valli gibi kimi araştırmacılara göre Fede Santa ya da Fedeli D’Amore (Aşk Sadıkları) adlı ezoterik örgütün bir üyesi olan ve “Tapınak Şövalyesi” unvanını almış olan Dante’nin “İlahi Komedya” adlı yapıtı baştan aşağı ezoterik bilgilerin sembolizm içinde verildiği bir yapıttır. Dante sembolizmi tam anlamıyla çözülememiş yapıtının cehennem adlı bölümünde bunu kendisi şöyle dile getirmektedir: “Sağlıklı bir akla sahipseniz, şu tuhaf dizelerin arasında saklı öğretiyi kavrayınız.” Dante’nin yapıtındaki “cehenneme iniş” aslında inisiyasyonlarda yaşanan bir deneyimdir. İnisiyasyonlardaki ilk aşamanın sonunda yaşanan bir deneyimi ifade eder. Kimi inisiyasyonlarda bir tabutta geçirilen, tüm inisiyasyonlarda mevcut bu deneyimi yaşayan inisiye adayı, nefsani öğelerden ya da karmik tortulardan arınarak “ikinci doğuş” diye adlandırılan saf bilinç halini elde eder. Dante’nin göklerin kat kat olduğunu belirtmesi de pek çok tradisyonda rastlanan bir sembolizmdir. Kimilerine göre Dünyanın kozmik tabakalaşmasını, dünyanın esîrî maddelerinin gitgide süptillik göstermek üzere derecelenmesini simgelemektedir. Dantenin bu yapıtında kullandığı sayısal sembolizm incelendiğinde en çok kullandığı sayılar, profesör Rodolfo Benini’nin de saptadığı gibi 3, 7 ve 22’dir. Yani Dante “İlahi Komedya” adlı yapıtını 3, 7 ve özellikle 22 sayısını esas alan bir sistem üzerine kurmuştur. 22 sayısı Kabala’da, tarotta, ezoterizmde önem verilen bir üstad sayıdır. Bu yapıtta geçen, anlamı çözülememiş “Can Grande della Scala” sözüyle de kimilerine göre “Merdivenin Büyük Köpek Takımyıldızı” ya da “Merdivenin Büyük Kaanı” demek istemişti.
Komedya, Floransa lehçesinde (Toskana lehçesi) ve İtalyan anadilinde yazılan ilk önemli edebi yapıttır. Dante’nin zamanında İtalya’da eserler çoğunlukla Latince yazılmaktaydı. Bu eser, Floransa lehçesinin standart İtalyanca olarak yerleşmesinde önemli rol oynamıştır. Bu durum hala geçerlidir ve standart İtalyanca Floransa lehçesindedir.
İçinde yaşanılan dünyanın altında yer alan cehennem bir huni şekilli dehliz biçimindedir ve merkezinde isyankâr melek İblis bulunur. Bütün bunlar insan için yaratılmıştır. Arzın tam merkezinde bulunan İblis aynı zamanda kâinatın da merkezindedir. Burada sembolik olarak İblisin evrendeki en dünyevi ve gökyüzünden (yani cennetten) en uzaktaki yaratık olduğu anlatılmak istenir.
Denizlerle çevrili yarı kürenin ortasında, dairesel olarak karşı tarafta Araf dağı arzın içinden cehennemin içinden çıkar. Araf dağının zirvesinden Adem ve Havva’nın kovulduğu cennet yer alır.
Dante Alighieri (Mayıs-Haziran 1265, Floransa – 14 Eylül 1321, Ravenna), İtalyan şair ve siyasetçi.
En bilinen eseri, ahirete yapılan bir yolculuğu anlattığı İlahi Komedya‘dır (La Divina Commedia). Bu eser Cehennem, Araf ve Cennet isimlerinde üç ciltten oluşmuştur. Dünya edebiyat tarihinin en büyük eserlerinden biri kabul edildiği gibi, modern İtalyancanın da temelini oluşturur.
Modern Avrupa ve İtalya için önemli bir figürdür ve İtalya’daki metal 2 €’ların tura tarafında Dante’nin resmi vardır.
Dante 1265 yılında doğdu, Haziran ayında İkizler burcu olarak doğduğunu söyler. Gerçek adı olan Durante‘yi kısaltarak Dante’yi kullanmıştır. Dante’nin ailesi köklü ve asil bir aile olmakla beraber, sonradan fakir düşmüş ve aristokratik önemini kaybetmişti. Dante’nin babası II. Alighiero hakkında çok fazla bilgi yoktur, mesleği bilinmemekle beraber noter, hakim veya faizci olduğuna dair çeşitli görüşler mevcuttur. II. Alighiero hakkındaki belki de tek “kesin” bilgi onun Guelfolar partisine mensup olduğudur.
O sıralarda yönetim Ghibellinolar’daydı ve Ghibellinolar Guelfoları sürgün ederek şehirden uzaklaştırmışlardı. Dante’nin babası II. Alighiero Guelfolardan olmasına ve Dante doğduğunda Floransa Ghibellinoların yönetiminde bulunmasına rağmen, II. Alighiero ve ailesi Floransa’da ikamet etmekteydi. Dante babasını sevmezdi, bunun nedeni babasının kötü ünü veya silik kişiliği olabilir. Eserlerinin hiçbir yerinde babasından söz etmemiştir, aksine her fırsatta şövalyelik payesi bulunan dedesi Cacciaguida’dan bahseder, ailesinin soyunun Roma’ya dayanması ile övünürdü. Dante annesini daha çok küçük yaşlarda kaybetmiştir. Babası da o on sekiz yaşlarındayken vefat etmiş, bunun üzerine Dante üvey annesi (Monna Lapa) ve üvey kardeşleriyle yaşamak zorunda kalmıştır.
Dante’nin eğitimi fazla bilinmemekte olup, kendi kendini geliştirdiği varsayılmaktadır. Dante’nin ilk öğrenimini Santa Croce papaz okulunda bitirdiği sanılmaktadır. Her ne kadar Dante yüksek öğrenime devam edemese (veya etmese) de, kendi kendine okumaya ve çalışmaya devam etmiştir. Öğrenmeye büyük bir tutkusu vardı, önemli Latin ve Yunan eserlerini okumakla kalmıyor, dönemin İtalyan şairlerinin eserlerini de okuyor, bunlara büyük bir önem veriyordu. Yazmak konusundaki yeteneklerini ilerletirken, astronomi, resim ve felsefe gibi konularda da kendisini geliştiriyordu. Dönemin önemli isimlerinin düzenlediği toplantıları kaçırmıyor, birçok önemli isimle arkadaşlıklar kuruyordu. Bu kişilere örnek olarak devrin ünlü Floransa’lı şairi Guido Cavalcanti’yi verebiliriz.
Dante denince ilk akla gelen isim belki de onun sonsuz bir aşk ile bağlandığı Beatrice’dir (Türkçe okunuşu: Beatriçe). Dante’nin çocukluğu ve gençliği hakkında çok az bilgiye sahip olunsa da, şairin dokuz yaşındayken kendisinden bir yaş küçük Beatrice’ye âşık olduğu kesin olarak bilinmektedir. Komşuları Floransa’lı şövalyelerden olan Folco di Ricovero de’ Portinari’nin kızı Beatrice ile komşularının evindeki bir eğlence sırasında tanışmıştı. Tanıştığı ilk andan beri Dante Beatrice’e büyük bir tutkuyla bağlandı. Beatrice ile ikinci kez karşılaştığında on sekiz yaşındaydı, bu ikinci karşılaşmadan sonra Beatrice’e olan sevgisi daha da derinleşti. Beatrice’e olan aşkı yazımını ve şiire olan bakış açısını büyük oranda etkileyecekti; İlahi Komedya‘nın tohumlarını atan belki de Beatrice’ye olan aşkıydı. Dante aşkından sevgilisine hiçbir zaman söz etmemiştir, nitekim 1288 yılında Beatrice Floransa’lı şövalyelerden Simone dei Burdi ile evlendi. Fakat Beatrice evliliğinden sadece iki sene sonra, 1290’da, yirmi dört yaşında öldü. Beatrice’nin ölümünden sonra Dante çalışmalarına daha sıkı sarılmış, Latin edebiyatı ve felsefeye kendisini adamıştır. Kuşkusuz Beatrice’nin ölümü Dante için büyük bir şoktu ve yazarın yazım hayatını da fazlasıyla etkiledi. Beatrice’nin çok genç bir yaşta ölmesi, Dante’nin onu ölümsüzleştirmesine yol açmış, fikriyatında Beatrice’ye maddi, ölümlü ve insani bir görünümden ziyade manevi, ölümsüz ve ilahi bir görünüm vermesine neden olmuştur.
Dante daha 12 yaşındayken ailesi tarafından Gemma di Manetto Donati ile sözlenmiştir. Ailesinin de ısrarlarıyla, 1295 yılında Floransa’lı tanınmış Donati ailesine mensup Gemma ile evlendi. Gemma’dan Pietro, Jacapo, Giovanni isimlerinde üç oğlu ve Antonia, Beatrice isimlerinde iki kızı olmuştur (kimi kaynaklara göre kız çocuğu tektir, Antonia rahibe olunca Beatrice ismini almıştır). Dante ile Gemma’nın mutlu bir evlilik geçirdikleri söylenemez. birçok kaynağa göre Dante Gemma ile olan evliliğinde hiçbir zaman mutlu olamadı. Yine de Dante evliliğin kutsallığına inanan birisiydi ve Gemma ile olan ilişkisine dair pek bir kanıt yoktur, kendisi de bundan eserlerinde bahsetmemiştir.
Dante sürgün edildikten sonra karısını bir daha görememiştir.
Devrin Floransa’sında bellibaşlı iki parti vardı: Ghibellinolar ve Guelfolar. Ghibellinolar imparator tarafından destekleniyor, aristokrasiyi savunuyorlardı; Guelfolar ise papa tarafından destekleniyordu. Sonraları Pistoia Guelfoları “Beyazlar” ve “Siyahlar” olarak iki ayrıldılar. Bu genel anlamda Guelfoların ikiye bölünmesine yol açtı. Beyazların başında Cerchi ailesi vardı. “Popolo grasso” diye adlandırılan zengin burjuva sınıfı tarafından destekleniyorlardı, reformist düşünceleri vardı, papa ve papalık konusunda da daha temkinli bir görüşe sahiptiler. Siyahların başında ise Donati ailesi bulunuyordu. Feodal devirden kalan çeşitli asilzadelerden oluşan bu grup, “Popolo minuto” diye adlandırılan küçük zanaatkarlar, işçiler gibi daha düşük bir halk tabakası tarafından destekleniyorlardı. Siyahların düşüncesi daha bağnazdı ve dogmatik anlamda papacıydılar.
Dante daha 24 yaşında, 1289’da, Floransalı Guelfo şövalyeleri ile birlikte Campaldino savaşında Arezzo Ghibellinolarına karşı savaşmıştır. Eşi Gemma Donati tarafından Siyahların başkanı konumundaki Donati ailesi ile akraba olsa da Beyazların taraftarı olmuştur. Devlet işlerine katılmak isteyen Dante, Hekim ve Eczacılar loncasına yazılmıştır. Bunun nedeni dönemin yasalarına göre asilzadelerin kamu işlerine girebilmeleri için öncelikle zanaat loncalarından (Corporazioni di Arti e Mestieri) birine kaydolmalarının şart koşulmasıydı. Dante politik hayatına başladı.
Bu sıralarda Papa VIII. Bonifatius Floransa’nın iç işlerine karışmaya, Beyazlara karşı sık sık Siyahlara arka çıkmaya başlamıştır. Papanın bu girişimleri Floransa’nın önde gelenlerini, özellikle de Beyazlar’ı fazlasıyla rahatsız ediyordu. 1300 yılında Dante iki aylığına Floransa hükûmetinin başındaki altı kişilik kurula seçildi. Beyazların Floransa’daki iktidarına son vermek amacıyla Papa Bonifatius harekete geçmeye karar verdi. Papa Fransa kralı Philippe le Bel’in kardeşi Charles de Valois’yı Floransa’ya gitmeye ikna etti. Floransa bundan rahatsız olup Papa’yı kararından döndürmek amacıyla içinde Dante’nin de bulunduğu bir heyeti Roma’ya gönderdi. Roma’da heyeti oyalarken, 1301 yılında Charles de Valois süvarileriyle birlikte Floransa’ya girdi. O sıralarda şehrin iktidarı Beyazların elindeydi ve Siyahların çoğunluğu sürgün edilmişti. Charles de Valois Siyahları da kendi saflarına alarak Beyazları şehirden çıkarmıştır. Beyazların mallarına el konurken bir kısmına idam cezası verildi, çoğunluğu sürgüne gönderildi.
Dante hiçbir zaman Papa VIII. Bonifatius’u sevmemişti. Beyazlara karşı girişilen hareketten nasibini alarak, 27 Ocak 1302’de sahtekarlık, gayri meşru kazanç elde etmek gibi asılsız suçlardan ötürü para cezasına çarptırıldı ve iki yıllığına Floransa’dan sürgün edildi. Dante ayrıca bir daha devlet işlerinde çalıştırılmayacaktı. Daha sonra hakkında yeni bir karar daha verildi: Floransalı askerler tarafından ele geçirildiği takdirde idam edilecekti.
Dante mahkemenin kararlarını öğrendiğinde Floransa’da değildi. Hakkındaki sürgün kararı nedeniyle Floransa’ya da dönemedi. Beyazlar Floransa’da iktidarı geri ele geçirebilmek için çeşitli girişimlerde bulundular fakat başarısızlığa uğradılar.
Zamanla arkadaşlarına olan güveni ve inancını kaybetmeye başladı. Büyük bir acı içinde olduğu bu günlerde İlahi Komedya’yı yazmaya başladı. İlk olarak Verona’ya gitti, bir ara Padova’ya geçti. Bazı kaynaklara göre Paris’e de gitmiş ve burada felsefe ile teoloji okumuştur. Bazı zayıf rivayetlere göre Paris’ten sonra Oxford’a da kısa süreliğine geçmiştir. Fakat bu çok zayıf bir rivayettir ve bugünkü tarih otoriteleri tarafından sıklıkla yalanlanmıştır.
Dante 1311 yılında o sıralarda Casentino’da bulunan ve İtalya’yı işgale başlamış olan Lüksemburg kralı VII. Henry’ye mektuplar yazarak, onu Floransa’ya da savaş açmaya davet etti. Kralın İtalya’yı işgali birçok İtalyan şehrinde büyük bir nefretle karşılandı, Floransa’nın da dahil olduğu bu şehirler birlikte karşı koymak için kendi içlerindeki sorunları bir süreliğine askıya alıyorlardı. Bu dönemde Floransa sürgün edilmiş. Beyazların birçoğunu geri çağırdı fakat Dante bunların arasında değildi. Bunun nedeni büyük ihtimalle kral VII. Henry’ye yazmış olduğu mektuplardı. 24 Ağustos 1313’te kral öldü, artık Floransa’ya tekrar dönebilme umutları yok olmuştu. Dante, kısa bir süreliğine Lucca’da kaldıktan sonra Verona’ya döndü. Daha sonra Ravenna prensi Guido Novelloda Potenta’nın davetiyle Verona’dan Ravenna’ya geçti, kısa geziler ve ayrılıklar dışında ömrünü burada geçirdi. 1321 yılında, 56 yaşındayken burada öldü. Ölüm nedeni kesin olarak bilinmemekle beraber, bazı kaynaklara göre ölüm nedeni sıtmadır. San Pier Maggiore Kilisesi’ne gömüldü. (Bu kilise günümüzde San Francesco adını taşır.)
Dante’nin eserlerini sınıflandırmanın pek çok yolu vardır. Her ne kadar eserlerin sıralanmasında genelde kronolojiye dikkat edilse de Dante’de öne çıkan sıralama özelliklerinden birisi de eserlerin yazıldığı dildir. Dante eserlerinin bir kısmını Latince, bir kısmını ise halk dili olan İtalyanca ile kaleme almıştır. Birçok eser kaleme almıştır ama şaheseri hiç kuşkusuz İlahi Komedya’dır (La divina commedia).
İbrahim Halil ER