Kadın insan mı?
Kadın insan değil.
Erkekler de insan değil.
Çünkü insan bu iki varlığın birlikteliğinden oluşur.
Kişi kadın veya erkek olarak insan bütünün bir yarısını temsil eder. Evlenince de diğer yarısını (yar kavramı aslında buradan geliyor) bulur ve böylece ikisi birlikte insanı oluşturur.
Bizim bu yazımızı arkadaşlar yanlış yorumlamasınlar. Biz burada kadın ve erkeğin birleşmesinden veya bundan oluşan durumdan bahsetmiyoruz.
Biz, insan kavramının tek başına ne kadını ve ne de erkeği kapsadığını anlatmaya çalışıyoruz. Daha doğrusu insan kavramı külli bir kavram olup bu ikisini içine alır demeye çalışıyoruz. Kadın ve erkek, insanın cüzlerinden bir cüzdür. İnsan bu iki unsuru kapsar. Bu fiziksel anlamda değil, tamamen duygu ve ruhi anlamdadır.
Şimdi şöyle düşünebilirsiniz; her cüz aslında külli ifade eder. Ama cüz külli ifade ederse bile cüz olmaktan çıkmaz.
Ben her zaman şunu söylerim. İnsan çok daha üst bir kavramdır. Cinsler ise daha dar bir içlemdir. Dolayısıyla kapsamı geniş olanı bir şeyi dar olan bir şeye tahsis etmek doğru bir kullanım değildir.
Kur’an’da ey insanlar! dediğinde tek bir cinsi değil tümünü muhatap alır. Ama bazen erkek veya kadınlara hitap ederek tahsis yapar.
Bu nedenle biz insanı kamil olma yolunda ilerlerken, aslında kemalatın üst zaviyesi olarak bu tür ayrımlardan kurtulmuş oluruz. Çünkü insanı kamil yolunda ilermenin alt basamakları nefsani ve şehvani yani enfusi durumdan kurtulmaktır. Bunun yolu da terbiyeden geçer. Terbiyenin yolu da bu duyguları sahih yollarla kontrol altına almaktır. Yoksa ruhbanların yaptığı gibi yok saymak değildir.
Çünkü varlık aleminin diğer yarısını tanımayan ve bu sevgiden mahrum kalanın varlıkların yaratıcısına vasıl olması zayıf olur.
Kadın ve erkek bir elmanın iki yarısıdır. Bunlar birbirini tamamlar ve birbirlerinin libası olurlar.
KADIN VE ERKEK BIRBIRINI TAMAMLAR
Bu yazıları yazmamın amacı olaya farklı bir bakış katmak ve sizin gibi değerli insanların da katkıda bulunacağı bir fikir platformu oluşturmaktır. Belki bu tartışmadan çok faydalı bir fikir çıkar ve bu fikri hayata geçirmek için çaba sarf ederiz. Ben, sorunun tek boyutlu olmadığın toplumsal olayların, sebebinin tek bir olaya indirgenemeyeceğini anlatmaya çalışıyorum. Gelin sorunun asıl kaynaklarını bulup, aileleri, gençleri kurtaracak projeler geliştirelim. Ben ıslah, tedavi ve eğitim metodunu savunuyorum. Hatta kadın ve erkeğin birbirlerinin dilini anlamaları için iletişim derslerinin konulmasını savunuyorum. Hatta lise sonlarda bu konularda bir dersin verilmesini savunuyorum. Sorun hepimizin sorunu. Ben erkek cephesi siz kadın cephesi değilsiniz. Bütün cepheler bizim. Yeri geldiğinde kadın, yeri geldiğinde erkek cephesinde bulunur sorunu çözmeye çalışırız. ama haksızlık varsa bizim için mazlumun yanında olmak gerekir. Mazlum kimse bizim cephemiz odur.
Ben lise sonlara kadın ve erkeğin birbirlerinin dillerini anlamaları için özellikle iki unsur arasındaki iletişim dilinin eğitiminin verilmesi gerektiğini, evlilik derslerinin (cinsel anlamda değil) verilmesi gerektiğini savundum ve hala savunuyorum. Çünkü aslında biz birbirimizi anlamıyoruz. Kadın ve erkek olaylara farklı anlamlar verdiğinden ve farklı yaklaştıklarından birbirlerini yanlış anlamakta ve bu da kavgaları artırmaktadır.Belki de toplumun hasta unsuru erkeklerdir, kadınlar değil. Kadınlar naif olduğundan bunu daha çabuk gösterebilirler. Çünkü kadınlar toplumun hassas terazileridir. Toplumdaki en ufak bir aksama kadın üzerinden yansıyabilir. Bu nedenle kadın konusu konuşulurken bunu sadece kadınların çözeceği bir mesele olarak düşünüp erkekleri dışlamak sorunu çözemediği gibi ayrıştırmayı da getirir. Çünkü erkeğin tedavi edilmesi ile belki sorun çözülecektir. Erkek, modern hayatın kendisine tanığı serbest yaşamdan yararlanıp fıtrattan uzaklaşıyorsa onun da tedavi edilmesi gerekir. Bunun yolu da ıslah, eğitim ve iletişimdir.
Şiddete tabi ki karşıyız. Böyle erkeklere zaten hep nasihat ediyoruz. Biz çözümün yanliş oıdugunu çözümün ceza değil (tabi ki suç işleyenleri cezalandıracagız) ıslah oldugunu söyluyoruz. Ama şiddetin her turlusune karşıyız.
Kadına şiddet uygulandığını iddia eden kadınların çoğu aslında tuzu kuru kadınlardır ve bunların çoğu aslında kocalarına şiddet uygulamaktadırlar. Günümüz kadınları, kendilerini bulunmaz hint kumaşı gibi görmekte ve erkeğin tek görevinin kendilerinin arzu ve isteklerini yerine getiren bir makina olduğunu düşünmektedir. Tüm arzularını yerine getiren erkeklerine karşı da müşfik ve anlayışlı olmamakta, dertleriyle dertlenmemekte ve gücünün üstünde talepte bulunmaktadır.
Sabır karşılıklıydı. Hatta ayet, eşlerinizin beğenmediğiniz bir özelliğinden dolayı sabretmemizi tavsiye ediyor. Bir çok erkek, karısına sabır gösterdiği gibi, toplumuzdaki dindar erkek birden fazla evlenmediği gibi, başka kadına da gayrı meşru yaklaşmamaktadır. Ama yine de sorunlar varsa buna islamca çözümler üretilmeli…
günümüzde bunun nedenlerini sosyologlar, pskilologlar, pedagoglar ve jinekologlar araştırmalı. Çünkü bu sorun çoğalmışsa toplumsal bir histeri var demektir. Ayrıca bazı kavramlar bulaşıdır ve toplumu çözer.