Allah Teala’nın Rasulullah’a Uymayı Emretmesi ve Ona İtaatın Allah’a İtaat Demek Olduğu
Allah Teala şöyle buyuruyor:
“Muhakkak ki, sana beyat edenler aslında Allah’a etmektedirler. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini ozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Alah’a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükafat verecektir” (Feth: 48/10)
Bir diğer ayette de Allah Teala şöyle ferman etmektedir:
“Kim Rasulü itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur” (Nisa: 4/80)
İmam Şafii de şöyle der: “Allah Teala onlara, Rasulüne itaatın kendisine itaat demek olduğunu bildirmiş ve şöyle buyurmuştur: Hayır; Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar” (Nisa: 4/65)
Bize ulaşan habere göre -yine de en iyisini Allah bilir- bu ayet bir toprak meselesi yüzünden Zübeyr’i dava eden, peygamberimizin de Zübeyr’in lehine karar verdiği kişi hakkında nazil olmuştur. İşte peygamberimizinverdiği bu hüküm Rasulullah’ın bir sünnetidir, yoksa hakkında ayet nazil olarak verilmiş bir hüküm değildir”
Buhari ile Müslim, Abdullah b. Zübeyr’den rivayet ederler: Ensardan bir zat, çorak arazideki hurmalıkları suladıkları su kanalının kullanımı hususunda Zübeyr’i dava eder. Ensari:
-Suyu sal da gelsin, der. Zübeyr de suyu salmaya yanaşmaz. Neticede Rasulullah’a (s.a.v.) davalışırlar. Rasululah (s.a.v.):
– Ya Zübeyr! Önce sen sula, sonra da komşuna sal, deyince Ensari itiraz eder:
-Halanın oğlu olduğu için onu kolluyorsun. Bu söz üzerine Rasulullah’ın (s.a.v.) beti benzi atar ve Zübeyr’e:
-Zübeyr! Tarlanı sula, sonra da su kapağına dek doluncaya kadar suyu salma, der.[2]
Zübeyr şöyle der:
“-Vallahi kanaatıma göre şu ayet bu mesele hakkında nazil olmuştur:
“Hayır; Rabbine and olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hussunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden..”
Buhari ile Müslim Ebu Hureyre’den şu hadisi rivayet ederler: Rasululah şöyle buyurdular:
“Bana itaat eden Allah’a itaat olur. Bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş olur”[3]
Buhari, Cabir b. Abdillah’tan şu hadisi rivayet eder: Peygamberimiz uyurken melekler yanına gelir. Bazıları “uyuyor”, bazıları da “gözü uyur ama kalbi uyanıktır” der. Kendi aralarında:
– Bu dostunuzun durumu bir misale benzer. Hadi onun durumuyla ilgili bir misal verin, derler. Sonra da şöyle söylerler:
– Bu zatın durumu yeni bir ev yapıp, bir zayefet tertip eden kimseye benzer. Bu zat ziyafete çağırmak için etrafa davetçi gönderir. Kim davete icabet ederse, eve girer ve ziyafetten yer. Kim de davete icabet etmezse eve girmez ve ziyafetten de yemez.
Melekler daha sonra kendi aralırnda “bu misali ona yorumlayın da anlasın” derler. Birkısmı şöyle söyler: “Fakat uyuyor”. Diğer bir kısmı da “gözü uyur ama kalbi uyanıktır” derler. Sonra da misali şöyle yorumlarlar:
-Ev cennettir. Davetçi Muhammed’dir. Kim Muhammed’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kim de Muhammed’e asi olursa Allah’a isyan etmiş olur. Muhammed insanlar arasında hak ile batılı birbirinden ayırıcı noktadır.
Buhari Ebu Hureyre’den rivayet eder: Rasulullah şöyle buyurdular:
-Yüz çevirenler hariç ümmetimin tamamı cennete girecektir. Sordular:
-Ya Rasulullah! Yüz çevirenler kimlerdir? Cevap verir:
-Bana itaat eden cennete girer, isyan eden de yüz çevirmiş olur.
İmam Şafii de şöyle der: Alalh Teala kur’an’ında şöyle buyuruyor: “(Ey müminler!) Peygamberi, kendi aranızda birbirinizi çağırdığınız gibi çağırmayın. İçinizden birini siper ederek gidenleri, muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeble onun emrine aykırı davrananlar, başlarınabir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar”
Beyhaki, Sufyan’dan “onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden…sakınsılar” ayetinde geçen beladan muradın “Allah’ın kalplerini mühürlemesi” olduğunu nakleder.
İmam Şafii de şöyle der: Allah Teala Rasululah’ın kendilerine emrettiği herşeyi yapmalarını, nehyettiği herşeyden de kaçınmalarını emretmiş ve şöyle buyurmuştur: “Peygamber size neyi verdiyse onu alın. Neden de yasakladıysa ondan sakının”
Buhari ve Müslim de İbnu Mesud’dan şöyle dediğini rivayet eder: “-Dövme yapana, yaptırana, güzelleşmek için kaşlarını yolana, dişlerini inceltene, Allah’ın yarattığı şekli değişterenlere Allah lanet etsin”
İbnu Mesud’un bu sözü Ümmü Ya’kub denilen bir kadına ulaşınca, kalkıp gelir: “Bana gelen habere göre şöyle şöyle demişsin” der. İbnu Mesudda:
-Rasulullah’ın lanet ettiğine ben niye lanet etmeyeyeim ki? Hem Kur’an’da da bu huus geçmiyor mu ki, deyince, kadın:
-İki kapak arasını okudum fakat bu dediğini bulamadım, der. İbnu Mesud da şöyle der:
– Kur’an’ı okumuşsan onu bulmuşsundur. Sen Kur’an’da “peygamber size neyi verdiyse onu alın, neden de yasakladıysa ondan sakının” ayetini okumadın mı?
– Okudum.
– Hah işte! Rasulullah (s.a.v.) (benim saydığı) şeyleri yasaklamıştır
İmam Şafii bu konuda şunu söylüyor: Allah Teala şöyle buyurarak Rasululah’ın doğru yola götürdüğünü beyan etmiştir:
“Fakat biz onu (kitabı) kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin”
İmam Şafii şunu da der: Allah Teala’nın Rasulullah’a tabi olunamasını farz kılışı Rasulullah’ı görenler ile onlardan sonra kıyamete kadar gelenleri kapsar.
Beyhaki bundan sonra senediyle beraber Meymun b. Mihran’ın
“birşey hakkında ihtilafa düşerseniz, onu Allah’a ve Rasulüne arz ediniz” (Şura: 42/52) ayetiyle ilgili olarak şöyle dediğini rivayet eder:
– “Alimler şöyle demiştir: Allah’a (c.c) arz etmekten murad, kitabıdır. Rasulüllah’a (s.a.v) arz etmekten murad, vefat ettikten sonra sünnetine arz edilmesidir.”
Beyhaki daha sonra Ebu Davud’un Ebu rafi’den rivayet ettiği hadisi zikreder:Rasulüllah (sav) şöyle buyurdular:
“Sizden birinizi, koltuğuna yaslanmış olarak, kendisine emrettiğim veya nehyettiğim bir haber geldiğinde “bunu bilmiyoruz. Biz Kuran’da bulunduğumuz tabi oluruz” derken bulmayayım.”
İmam şafii de şöyle der: Bu hadis, onunla ilgili Kuran’da bir ayet bulamasalarbile müminlerin Rasulüllah’tan (s.a.v) gelen emre uymayanları bildirip, buna uymanın zaruri olduğunu ortaya koymaktadır.
Beyhaki daha sonra yine Ebu Davud’dan, el-İrbat b. Sariye’den gelen hadisi zikreder:
O an beraberinde bulunan ashabı da bulunduğu halde (fethetmek üzere) Rasulüllah (s.a.v) ile birlikte Hayber’e geldik. Hayber’in başındaki adam da azılı bir kafirdi. Rasulüllah’ın (s.a.v) gelip şöyle dedi:
-Ya Muhammed! Eşeklerimizi boğazlayıp, ürünlerimizi yiyip, kadınlarımıza da vurma hakkınız varmı?
Bu söz üzerine Rasulüllah (s.a.v) celallendi ve şöyle buyurdu:
-İbnu Avf! Atına atla git te (ashabıma cennete sadece müminlerin gireceğini ve) namaza toplanmalarını söyle.
Onlar da toplandılar. Rasulullah namazı kıldırdıktan sonra ayağa kalkıp şöyle hitap etti:
– Sizden biriniz koltuğuna yaslanıp, Allah sadece Kur’an’da haram kıldığı şeyleri yasaklamıştır diye düşünerek böyle mi zanneder? Dikket eden! Vallahi ben de bazı şeyleri emrettim ve anlattım. Bazı şeyleri de yasakladım. Benim emirlerim ve yasaklarım da yanı Kur’an gibidir, belki de daha önceliklidir. (Bilesiniz ki) Allah Teala sizlere, izin verilmedikçe zimmilerin evine girmezinizi, kadınlarına vurmanızı ve gerekli öşrü verdileri takdirde ürünlerini yemenizi yasaklamıştır.[4] (kaynak Suyuti)
——————————————————————————–
[1] Risale: 82-3.
[2] Buhari Tefsir sure: 4; Sulh: 12; Müsakat: 6-8; Müslim Fedail: 129; Ebu Davud Ekdiyye: 31; Tirmizi Ahkam: 26; Tefsir sure: 4;; İbnu Mace Mukaddime: 2; Ruhun: 2; Nesai Kudat: 19-27; Müsned: 1/66, 4/5.
[3] Buhari Ahkam: 1; Cihad: 109; Müslim İmaret: 32-3; Nesai Bey’at: 27; İstiaze: 49; İbnu Mace Mukaddime: 1; Cihad: 39; Müsned: 2/253, 270, 313, 386, 416, 467, 471, 511.
[4] Ebu Davud: 3050; Beyhaki Sünne: 9/204.
İbrahim Halil ER